her an kötü bir şey olacak hissi. ömür boyu kalp ağrısı ile gidecek durum. hayattan keyif almayı geçtim bazen kötü bir şey olmasın diye insanı eylemsizliğe sokar. ve genelde de kötü şeyler gerçekleşir. anksiyete bozukluğu ile ilişkili olabilir, olmayabilir de. öyle bi şey işte.
Kaygıbozukluğu olan kişi kendisini huzursuz hisseder ve kötü birşey olacakmış endişesi taşır fakat bu durumunu açıklayacak somut bir tehdit veya tehlike gösteremez. Aslında korku insanın doğasında varolan ve güvenliğimizi tehdit eden ya da tehdit etmesi muhtemel olan tehlike durumlarına karşı önlem alarak kendimizi
Kaygı kişide her an kötü bir şey olacakmış hissi, kötü bir haber duyacağı ya da ailesinin, sevdiklerinin başına bir şey geleceği korkusu sonucu kişide oluşan bunaltı durumudur. Tıbbi fiziksel bir nedeni olmayan midede şişkinlik, baş ağrısı, yoğun kas ağrıları, baş dönmesi gibi belirtilerle ortaya çıkar.
Anksiyete ise yine bir tehdide cevaptır ancak bu bilinmeyen, içten gelen, belirsiz veya kaynağı tartışmalı olandır. Sıkıntı, bunaltı, endişe, kaygı dilimizde anksiyete karşılığı olarak kullanılabilen kelimelerdir. Kişiler bu durumu “kötü bir şey olacakmış hissi”, “nedensiz bir korku” şeklinde ifade edebilirler.
Sanki kötü bir şey olacakmış, kötü bir haber alacakmış hissi gibi nedeni çoğunlukla belli olmayan bir korkunun gün içinde değişen oranlarda deneyimlenmesi şeklinde kendini gösterir. Çok yoğun olduğu durumlarda danışanlardan ölmeyi yeğledikleri gibi bazı aktarımlar görülür.
mUMg. Panik bozukluğun temel özellikleri tekrarlayan beklenmedik panik geçirme atakları ve devamında en az bir ay süreyle duyulan başka bir panik atak yaşama endişesi, panik atağın olası etkileri ve sonuçları hakkında kaygı duyma ya da ataklarla ilişkili anlamlı bir davranış biçimi geliştirmedir. Panik atağın olmazsa olmaz özelliği, gerçek bir tehlike olmadan ortaya çıkan yoğun korkuya birçok zihinsel ya da fiziksel belirtilerin eşlik etmesidir. Atak ani başlar ve çok yakında bir tehlike ya da kötü bir şey olacakmış hissi ve acil kaçma isteği ortaya çıkar. Panik atağın oluşturduğu sıkıntı, yaygın sıkıntıdan kesintili, aralıklı ve daha şiddetli oluşuyla ayırt edilir. Panik bozukluğu olan hastaların çoğunda en az bir gece olan, uykuyla ilişkili panik atak öyküsü vardır. Hastaların en az üçte birinde, daha çok NREM uykusunda ortaya çıkan tekrarlayan panik atakları vardır. Gece, uykuyla ilişkili panik atak belirtileri, gündüz görülen panik atak belirtileri ile aniden ve büyük bir korku hissiyle uyandıklarını belirtirler. Bu sırada nefes darlığı, çarpıntı, boğulma hissi, göğüste rahatsızlık, üşüme ya da sıcak basması tarif ederler. Genellikle gece panik ataklar öncesinde bir rüya tariflenmez. Çoğunlukla, ataktan sonra, hasta uykuya dönmekten korku duyar, bu da uykusuzluğu daha da kötüleştirebilir. Uykusuzluk, panik bozukluk hastalarında sık görülen bir yakınmadır. Panik bozukluğu olan hastaların üçte birinde uykuya başlama ya da sürdürmede sorun vardır. Tipik bir panik atakta aşağıdaki belirtilerden en az dördü birlikte bulunur. • Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma • Terleme • Sarsılma ya da titreme • Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma • Soluğun kesilmesi • Göğüs ağrısı ya da sıkıntısı • Bulantı ya da karın ağrısı • Baş dönmesi, sersemlik, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi hissetmek • Gerçek dışılık duyguları veya benliğinden ayrılmış olma hissi • Kontrolü kaybetme ya da çıldırma korkusu • Ölüm korkusu • Uyuşma ya da karıncalanma duyumları • Ürperme ya da sıcak basması Atak ani başlayıp dakikalar içinde en yüksek düzeyine ulaşır ve buna ayrı bir yoğun korku ya da rahatsızlık hissi eşlik eder. Panik atak, uyku apne sendromunda görülen nefes durması ile uyanmalar ile benzerlik gösterir. Uyku apne sendromundaki ani uyanmalar çok kısa sürelidir saniyeler ve panik atakta görülen belirtiler eşlik etmez. Uykuda ortaya çıkan reflü bazen soluk alamama ve panik hissiyle ani uyanma ataklarına yol açabilir. Bu hastalıklar birbirinden ayırt edilmeli ve gerekirse uyku tetkiki yapılmalıdır. Zira tedavileri tamamıyla farklıdır.
GENEL ANKSİYETE BOZUKLUĞU Streslidurumla karşı karşıya kaldığımızda ya da baskı altındayken kalbimizin hızla çarpması ya da zaman zaman endişeli ve gergin hissetmek normal bir durumdur. Bunu her insan zaman zaman yaşar. Anksiyete bedenin tehlikeye karşı verdiği normal bir tepkidir. Her ne kadar kişide hoş duygular yaratmasa da aslında anksiyete kötü bir şey değildir. Belli bir düzeyde anksiyete kişiyi uyanık tutar, yaptığı işe odaklanmasını ve motive olmasını sağlar. Ancak eğer anksiyete sürekliyse, gereğinden fazlaysa, kişinin günlük aktivitelerini ve diğer insanlarla olan ilişkilerini etkiliyorsa, o zaman artık normal sınırdan çıkılmış demektir, bu durumda anksiyete bozukluklarından söz edebiliriz. Yaygın Anksiyete Nedir? Anksiyete Türkçedeki karşılığıyla kaygı veya endişe,kişide her an kötü bir şey olacakmış hissi,örneğin her an kötü bir haber alacağı yada kendisinin yahut yakınlarının başına kötü birşey geleceği endişesi ile giden bir bunaltı duygusudur. Kişi sıklıkla günlük olaylar karşısında beklenenin üstünde yüksek bir kaygı düzeyi yaşar. Zihni çoğunluklafelaket senaryolarıile doludur. Örneğin çocuğu eve bir saat gecikmeyle gelmiştir, ancak bu gecikme “mutlaka çocuğa araba çarpmıştır”, “birileri çocuğa bir şey yapmıştır” türünden kaygı içeren düşüncelerle karşılanır. Kişi olaylar karşısında hafif bir tedirginlik duygusundan panik derecesine kadar değişik yoğunluklarda kaygı yaşayabilir. Duruma yaygın kaygı bozukluğu denmesinin nedeni kişinin sadece belli durumlarda değil, hemen her durumda belirli bir yer, zaman yada duruma bağlı olmaksızın az yada çok kaygı yaşamasıdır. Panik bozukluğundan bu yönden ayrılmaktadır. Aslında kaygı günlük hadiselerde herkesin karşılaştığı bir ruh halidir, ve aşırı boyutlara ulaşmadıkça bir teşvik aracı olarak insanlara kişinin günlük aktivitelerini aksatacak hale gelerekbaşlı başına bir problem meydana getirdiğinde artık hastalık adını alır, ve tedavi edilmelidir. Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiuzun süren, kontrol etmekte güçlük çektiği bir endişe durumu yaşar. Bu kaygı huzursuzluk veya kendini tetikte hissetme, çabuk yorulma, odaklanma güçlüğü, unutkanlık hissi, sinirlilik, kas gerginliği ve uyku bozukluğu belirtilerinin tamamı yada bir kısmı ile birlikte bulunur. Kişinin yaşadığı bu sıkıntılar kişinin hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sık rahatsızlık genellikle 20’li yaşlardan önce başlayarak, dalgalı bir seyir izler. Duruma eşlik edebilecek psikiyatrik bozukluklar diğerkaygı bozuklukları, depresyon ve alkol bağımlılığıdır. Eğer aşağıdaki semptomlardan bir çoğuna sahipseniz ve bunlardan kendi iradenizle kurtulamıyorsanız, bir anksiyete bozukluğuna sahip olabilirsiniz Devamlı olarak gergin, endişeli ya da sinirli misiniz? Anksiyeteniz iş, okul ya da aile yaşantınızı olumsuz etkiliyor mu? Mantıksız olduğunu bildiğiniz fakat kurtulamadığınız korkularınız var mı? Bazı davranışlar belirli şekilde yapılmadığında kötü şeylerin olacağı düşünceniz var mı? Endişe yarattığı için bazı günlük aktivitelerden kaçındığınız oluyor mu? Ani ve beklenmeyen panik ve kalp çarpıntıları yaşıyor musunuz? Anksiyete Bozukluklarının BelirtileriAnksiyete bozuklukları tek bir bozukluktan daha çok birbiriyle ilişkili bir çok durumdan oluşmasına rağmen, kişiden kişiye farklı belirtiler gösterebilir. Biri ani anksiyete ve panik atakları ve kalp çarpıntısı yaşarken, bir başkası araba kullanırken bir korkuya kapılabilir; birinin aklına sürekli kontrol edemediği düşünceler gelirken bir başka kişi ise sürekli her konuda ve her durumda endişe duyabilir Ancak çoğu insanın tehdit edici bulmadığı durumlarda hissedilen devamlı ve şiddetli korku ya da endişe bütün anksiyete bozukluklarında ortak olan önemli bir duygusal semptomları Aşırı korku Bir işe konsantre olmada güçlük Sinirlilik ve gerginlik Her zaman en kötüyü düşünmek Asabiyet Acelecilik Sürekli tehlikede olma düşüncesi Anksiyetenin fiziksel semptomları Kalp çarpıntısı Terleme Mide bulantısı ya da ağrısı Sık tuvalete gitme ya da ishal Nefes almada güçlük Titreme ve tikler Kaslarda kasılma Yorgunluk Uykusuzluk İlginç bir nokta da kaygı düzeyi yüksek kişilerin huzursuzluk ve kaygı hissinin yanı sıra sürekligerilim tipi başağrıları, yaygın vücut ağrıları, bulantı, midede şişkinlik gibişikayetler çekmeleridir. Bu nedenle hastaların bir kısmı öncelikle psikiyatrist dışındaki hekimlere başvururlar. Kaygı haliile deney hayvanlarında görülen“savaş yada kaç”refleksi arasında benzerlikler kurulmaktadır. Ciddi bir tehditle karşı karşıya kalmış bir hayvandakine benzer olarak, kişi yaşamsal bir tehlike algılamakta, buna gerek ruhsal gerekse bedensel yollarla cevap vermektedir. Böylesi bir durumda kişinin otonom sinir sistemi aktifleşmekte; dolaşım ve solunumu hızlanmaktadır. Kişi bunları titreme, huzursuzluk, kas gerginlği, nefes darlığı, çarpıntı hissi, ellerde, ayaklarda üşüme, ağız kuruması, bulantı ve midede şişkinlik olarak algılamaktadır. Göründüğü gibi beyin ve beden sürekli birlikte çalışmakta; belirtiler en belirgin olarak beden yoluyla hissedilmektedir. Yaygın anksiyete bozukluğununnedenleri Bir kısım insanın neden sürekli olarak daha fazla kaygılı olduğu halen araştırma durumun gelişmesine kalıtımsal faktörlerin yanı sıraçocukluk dönemi yaşamdeneyimlerinin de etkisiyadsınamayacak düzeydedir. Kişilerin kendilerini her an tetikte hissediyor olmaları, yaygın kaygı hallerinin yanı sıra düşünsel şemalarıyla felaket senaryoları gibi da ilişkili görünmektedir TeşhisSürekli devam eden korku ve endişe hali günlük yaşantıyı etkiliyorsa ya da kişide sürekli kötü birşey olacağına dair bir his varsa yaygın anksiyete bozukluğundan söz edilebilir. Yaygın anksiyete bozukluğuen az 6 ay boyuncakişinin sürekli olarakgünlük işlerle ilgili gergin,endişeli, aşırı evhamlı olması durumudur. Kişide aşırı endişe, heyecan, konstantrasyon eksikliği, uyku bozukluğu ve kalabalık ortamlara girememe gibi belirtiler bulunabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu teşhisi ruh hekimi tarafından konulmalıdır. Teşhis sürecinde amaç belirtilerin bedensel ve diğer ruhsal rahatsızlıklardan ayırt edilmesidir. Bu amaçla ayrıntılı fizik muayene, çeşitli kan tetkikleri, görüntülemeler ve gerekirse diğer branş hekimlerinden konsültasyon istenir. Belirli bedensel bir nedene bağlanamayanmidede şişkinlik,başağrısı, yaygın kas ağrılarıgibi şikayetlerle giden tablolarda kaygı bozuklukları akla ilk gelmesi gereken durum olmalıdır. Tedavi Yaygın anksiyete bozukluğu tedavi edilmediği takdirde yıllarca sürerek, kişide önemli bir yeti yitimine yol açar. İleri dönemlerde, hastalarda mevcut rahatsızlıklarına ikincil olarak depresyon gelişebilir. Hastalar huzursuzluk ve sıkıntıları için kısa süreli rahatlatıcı etkilere sahip olduğundan alkol kullanmaya başlayabilirler veya kullandıkları alkol miktarını artırabilirler. Bu sebeplerle hastalığın daha başlangıçta tedavi edilmesi büyük önem taşır. Ayrıca eşlik eden bedensel rahatsızlık bulunsun bulunmasın aşırı kaygı halinin tedavi edilmesi hipertansiyon ve kalp-dolaşım sistemi ile ilişkili risklerin azaltılması noktasında önemli bir adımdır. İlaç tedavisi Yaygın anksiyete bozukluğunun önde gelen tedavisi uygun şekilde seçilmiş antidepresanlardır. Tedaviye bazen de kısa süreyle benzodiazepin grubu ilaçlar eklenmektedir. İlaç tedavisi tek başına ya da gereğinde bilişsel-davranışçı CBT terapi ile birlikte uygulandığında %90’lara ulaşan oranlarda başarılı olunmaktadır Psikoterapi Yaygın anksiyete bozukluğunda etkisi gösterilmiş olan terapi türü bilişsel davranışçı terapidir. İlaç tedavisine ek olarak uygulanabilecekpsikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır. Terapi 6-12 seans kadar sürmektedir. Bilişsel davranışçı terapide hasta öncelikle hastalığının ne olduğu ve sebepleri konusunda eğitilmektedir. Bunun yanı sıranefes egzersizive çeşitligevşeme egzersizleri,stresle başa çıkma yöntemleriilekişinin rahatlaması sağlanır. Bunun yanı sıra çeşitli ödevler verilerek kişinin kaygı verici durumlara karşı duyarsızlaşması sağlanır. GENEL ANKSİYETE BOZUKLUĞU Streslidurumla karşı karşıya kaldığımızda ya da baskı altındayken kalbimizin hızla çarpması ya da zaman zaman endişeli ve gergin hissetmek normal bir durumdur. Bunu her insan zaman zaman yaşar. Anksiyete bedenin tehlikeye karşı verdiği normal bir tepkidir. Her ne kadar kişide hoş duygular yaratmasa da aslında anksiyete kötü bir şey değildir. Belli bir düzeyde anksiyete kişiyi uyanık tutar, yaptığı işe odaklanmasını ve motive olmasını sağlar. Ancak eğer anksiyete sürekliyse, gereğinden fazlaysa, kişinin günlük aktivitelerini ve diğer insanlarla olan ilişkilerini etkiliyorsa, o zaman artık normal sınırdan çıkılmış demektir, bu durumda anksiyete bozukluklarından söz edebiliriz. Yaygın Anksiyete Nedir? Anksiyete Türkçedeki karşılığıyla kaygı veya endişe,kişide her an kötü bir şey olacakmış hissi,örneğin her an kötü bir haber alacağı yada kendisinin yahut yakınlarının başına kötü birşey geleceği endişesi ile giden bir bunaltı duygusudur. Kişi sıklıkla günlük olaylar karşısında beklenenin üstünde yüksek bir kaygı düzeyi yaşar. Zihni çoğunluklafelaket senaryolarıile doludur. Örneğin çocuğu eve bir saat gecikmeyle gelmiştir, ancak bu gecikme “mutlaka çocuğa araba çarpmıştır”, “birileri çocuğa bir şey yapmıştır” türünden kaygı içeren düşüncelerle karşılanır. Kişi olaylar karşısında hafif bir tedirginlik duygusundan panik derecesine kadar değişik yoğunluklarda kaygı yaşayabilir. Duruma yaygın kaygı bozukluğu denmesinin nedeni kişinin sadece belli durumlarda değil, hemen her durumda belirli bir yer, zaman yada duruma bağlı olmaksızın az yada çok kaygı yaşamasıdır. Panik bozukluğundan bu yönden ayrılmaktadır. Aslında kaygı günlük hadiselerde herkesin karşılaştığı bir ruh halidir, ve aşırı boyutlara ulaşmadıkça bir teşvik aracı olarak insanlara kişinin günlük aktivitelerini aksatacak hale gelerekbaşlı başına bir problem meydana getirdiğinde artık hastalık adını alır, ve tedavi edilmelidir. Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiuzun süren, kontrol etmekte güçlük çektiği bir endişe durumu yaşar. Bu kaygı huzursuzluk veya kendini tetikte hissetme, çabuk yorulma, odaklanma güçlüğü, unutkanlık hissi, sinirlilik, kas gerginliği ve uyku bozukluğu belirtilerinin tamamı yada bir kısmı ile birlikte bulunur. Kişinin yaşadığı bu sıkıntılar kişinin hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sık rahatsızlık genellikle 20’li yaşlardan önce başlayarak, dalgalı bir seyir izler. Duruma eşlik edebilecek psikiyatrik bozukluklar diğerkaygı bozuklukları, depresyon ve alkol bağımlılığıdır. Eğer aşağıdaki semptomlardan bir çoğuna sahipseniz ve bunlardan kendi iradenizle kurtulamıyorsanız, bir anksiyete bozukluğuna sahip olabilirsiniz Devamlı olarak gergin, endişeli ya da sinirli misiniz? Anksiyeteniz iş, okul ya da aile yaşantınızı olumsuz etkiliyor mu? Mantıksız olduğunu bildiğiniz fakat kurtulamadığınız korkularınız var mı? Bazı davranışlar belirli şekilde yapılmadığında kötü şeylerin olacağı düşünceniz var mı? Endişe yarattığı için bazı günlük aktivitelerden kaçındığınız oluyor mu? Ani ve beklenmeyen panik ve kalp çarpıntıları yaşıyor musunuz? Anksiyete Bozukluklarının BelirtileriAnksiyete bozuklukları tek bir bozukluktan daha çok birbiriyle ilişkili bir çok durumdan oluşmasına rağmen, kişiden kişiye farklı belirtiler gösterebilir. Biri ani anksiyete ve panik atakları ve kalp çarpıntısı yaşarken, bir başkası araba kullanırken bir korkuya kapılabilir; birinin aklına sürekli kontrol edemediği düşünceler gelirken bir başka kişi ise sürekli her konuda ve her durumda endişe duyabilir Ancak çoğu insanın tehdit edici bulmadığı durumlarda hissedilen devamlı ve şiddetli korku ya da endişe bütün anksiyete bozukluklarında ortak olan önemli bir duygusal semptomları Aşırı korku Bir işe konsantre olmada güçlük Sinirlilik ve gerginlik Her zaman en kötüyü düşünmek Asabiyet Acelecilik Sürekli tehlikede olma düşüncesi Anksiyetenin fiziksel semptomları Kalp çarpıntısı Terleme Mide bulantısı ya da ağrısı Sık tuvalete gitme ya da ishal Nefes almada güçlük Titreme ve tikler Kaslarda kasılma Yorgunluk Uykusuzluk İlginç bir nokta da kaygı düzeyi yüksek kişilerin huzursuzluk ve kaygı hissinin yanı sıra sürekligerilim tipi başağrıları, yaygın vücut ağrıları, bulantı, midede şişkinlik gibişikayetler çekmeleridir. Bu nedenle hastaların bir kısmı öncelikle psikiyatrist dışındaki hekimlere başvururlar. Kaygı haliile deney hayvanlarında görülen“savaş yada kaç”refleksi arasında benzerlikler kurulmaktadır. Ciddi bir tehditle karşı karşıya kalmış bir hayvandakine benzer olarak, kişi yaşamsal bir tehlike algılamakta, buna gerek ruhsal gerekse bedensel yollarla cevap vermektedir. Böylesi bir durumda kişinin otonom sinir sistemi aktifleşmekte; dolaşım ve solunumu hızlanmaktadır. Kişi bunları titreme, huzursuzluk, kas gerginlği, nefes darlığı, çarpıntı hissi, ellerde, ayaklarda üşüme, ağız kuruması, bulantı ve midede şişkinlik olarak algılamaktadır. Göründüğü gibi beyin ve beden sürekli birlikte çalışmakta; belirtiler en belirgin olarak beden yoluyla hissedilmektedir. Yaygın anksiyete bozukluğununnedenleri Bir kısım insanın neden sürekli olarak daha fazla kaygılı olduğu halen araştırma durumun gelişmesine kalıtımsal faktörlerin yanı sıraçocukluk dönemi yaşamdeneyimlerinin de etkisiyadsınamayacak düzeydedir. Kişilerin kendilerini her an tetikte hissediyor olmaları, yaygın kaygı hallerinin yanı sıra düşünsel şemalarıyla felaket senaryoları gibi da ilişkili görünmektedir TeşhisSürekli devam eden korku ve endişe hali günlük yaşantıyı etkiliyorsa ya da kişide sürekli kötü birşey olacağına dair bir his varsa yaygın anksiyete bozukluğundan söz edilebilir. Yaygın anksiyete bozukluğuen az 6 ay boyuncakişinin sürekli olarakgünlük işlerle ilgili gergin,endişeli, aşırı evhamlı olması durumudur. Kişide aşırı endişe, heyecan, konstantrasyon eksikliği, uyku bozukluğu ve kalabalık ortamlara girememe gibi belirtiler bulunabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu teşhisi ruh hekimi tarafından konulmalıdır. Teşhis sürecinde amaç belirtilerin bedensel ve diğer ruhsal rahatsızlıklardan ayırt edilmesidir. Bu amaçla ayrıntılı fizik muayene, çeşitli kan tetkikleri, görüntülemeler ve gerekirse diğer branş hekimlerinden konsültasyon istenir. Belirli bedensel bir nedene bağlanamayanmidede şişkinlik,başağrısı, yaygın kas ağrılarıgibi şikayetlerle giden tablolarda kaygı bozuklukları akla ilk gelmesi gereken durum olmalıdır. Tedavi Yaygın anksiyete bozukluğu tedavi edilmediği takdirde yıllarca sürerek, kişide önemli bir yeti yitimine yol açar. İleri dönemlerde, hastalarda mevcut rahatsızlıklarına ikincil olarak depresyon gelişebilir. Hastalar huzursuzluk ve sıkıntıları için kısa süreli rahatlatıcı etkilere sahip olduğundan alkol kullanmaya başlayabilirler veya kullandıkları alkol miktarını artırabilirler. Bu sebeplerle hastalığın daha başlangıçta tedavi edilmesi büyük önem taşır. Ayrıca eşlik eden bedensel rahatsızlık bulunsun bulunmasın aşırı kaygı halinin tedavi edilmesi hipertansiyon ve kalp-dolaşım sistemi ile ilişkili risklerin azaltılması noktasında önemli bir adımdır. İlaç tedavisi Yaygın anksiyete bozukluğunun önde gelen tedavisi uygun şekilde seçilmiş antidepresanlardır. Tedaviye bazen de kısa süreyle benzodiazepin grubu ilaçlar eklenmektedir. İlaç tedavisi tek başına ya da gereğinde bilişsel-davranışçı CBT terapi ile birlikte uygulandığında %90’lara ulaşan oranlarda başarılı olunmaktadır Psikoterapi Yaygın anksiyete bozukluğunda etkisi gösterilmiş olan terapi türü bilişsel davranışçı terapidir. İlaç tedavisine ek olarak uygulanabilecekpsikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır. Terapi 6-12 seans kadar sürmektedir. Bilişsel davranışçı terapide hasta öncelikle hastalığının ne olduğu ve sebepleri konusunda eğitilmektedir. Bunun yanı sıranefes egzersizive çeşitligevşeme egzersizleri,stresle başa çıkma yöntemleriilekişinin rahatlaması sağlanır. Bunun yanı sıra çeşitli ödevler verilerek kişinin kaygı verici durumlara karşı duyarsızlaşması sağlanır. GENEL ANKSİYETE BOZUKLUĞU Streslidurumla karşı karşıya kaldığımızda ya da baskı altındayken kalbimizin hızla çarpması ya da zaman zaman endişeli ve gergin hissetmek normal bir durumdur. Bunu her insan zaman zaman yaşar. Anksiyete bedenin tehlikeye karşı verdiği normal bir tepkidir. Her ne kadar kişide hoş duygular yaratmasa da aslında anksiyete kötü bir şey değildir. Belli bir düzeyde anksiyete kişiyi uyanık tutar, yaptığı işe odaklanmasını ve motive olmasını sağlar. Ancak eğer anksiyete sürekliyse, gereğinden fazlaysa, kişinin günlük aktivitelerini ve diğer insanlarla olan ilişkilerini etkiliyorsa, o zaman artık normal sınırdan çıkılmış demektir, bu durumda anksiyete bozukluklarından söz edebiliriz. Yaygın Anksiyete Nedir? Anksiyete Türkçedeki karşılığıyla kaygı veya endişe,kişide her an kötü bir şey olacakmış hissi,örneğin her an kötü bir haber alacağı yada kendisinin yahut yakınlarının başına kötü birşey geleceği endişesi ile giden bir bunaltı duygusudur. Kişi sıklıkla günlük olaylar karşısında beklenenin üstünde yüksek bir kaygı düzeyi yaşar. Zihni çoğunluklafelaket senaryolarıile doludur. Örneğin çocuğu eve bir saat gecikmeyle gelmiştir, ancak bu gecikme “mutlaka çocuğa araba çarpmıştır”, “birileri çocuğa bir şey yapmıştır” türünden kaygı içeren düşüncelerle karşılanır. Kişi olaylar karşısında hafif bir tedirginlik duygusundan panik derecesine kadar değişik yoğunluklarda kaygı yaşayabilir. Duruma yaygın kaygı bozukluğu denmesinin nedeni kişinin sadece belli durumlarda değil, hemen her durumda belirli bir yer, zaman yada duruma bağlı olmaksızın az yada çok kaygı yaşamasıdır. Panik bozukluğundan bu yönden ayrılmaktadır. Aslında kaygı günlük hadiselerde herkesin karşılaştığı bir ruh halidir, ve aşırı boyutlara ulaşmadıkça bir teşvik aracı olarak insanlara kişinin günlük aktivitelerini aksatacak hale gelerekbaşlı başına bir problem meydana getirdiğinde artık hastalık adını alır, ve tedavi edilmelidir. Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiuzun süren, kontrol etmekte güçlük çektiği bir endişe durumu yaşar. Bu kaygı huzursuzluk veya kendini tetikte hissetme, çabuk yorulma, odaklanma güçlüğü, unutkanlık hissi, sinirlilik, kas gerginliği ve uyku bozukluğu belirtilerinin tamamı yada bir kısmı ile birlikte bulunur. Kişinin yaşadığı bu sıkıntılar kişinin hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sık rahatsızlık genellikle 20’li yaşlardan önce başlayarak, dalgalı bir seyir izler. Duruma eşlik edebilecek psikiyatrik bozukluklar diğerkaygı bozuklukları, depresyon ve alkol bağımlılığıdır. Eğer aşağıdaki semptomlardan bir çoğuna sahipseniz ve bunlardan kendi iradenizle kurtulamıyorsanız, bir anksiyete bozukluğuna sahip olabilirsiniz Devamlı olarak gergin, endişeli ya da sinirli misiniz? Anksiyeteniz iş, okul ya da aile yaşantınızı olumsuz etkiliyor mu? Mantıksız olduğunu bildiğiniz fakat kurtulamadığınız korkularınız var mı? Bazı davranışlar belirli şekilde yapılmadığında kötü şeylerin olacağı düşünceniz var mı? Endişe yarattığı için bazı günlük aktivitelerden kaçındığınız oluyor mu? Ani ve beklenmeyen panik ve kalp çarpıntıları yaşıyor musunuz? Anksiyete Bozukluklarının BelirtileriAnksiyete bozuklukları tek bir bozukluktan daha çok birbiriyle ilişkili bir çok durumdan oluşmasına rağmen, kişiden kişiye farklı belirtiler gösterebilir. Biri ani anksiyete ve panik atakları ve kalp çarpıntısı yaşarken, bir başkası araba kullanırken bir korkuya kapılabilir; birinin aklına sürekli kontrol edemediği düşünceler gelirken bir başka kişi ise sürekli her konuda ve her durumda endişe duyabilir Ancak çoğu insanın tehdit edici bulmadığı durumlarda hissedilen devamlı ve şiddetli korku ya da endişe bütün anksiyete bozukluklarında ortak olan önemli bir duygusal semptomları Aşırı korku Bir işe konsantre olmada güçlük Sinirlilik ve gerginlik Her zaman en kötüyü düşünmek Asabiyet Acelecilik Sürekli tehlikede olma düşüncesi Anksiyetenin fiziksel semptomları Kalp çarpıntısı Terleme Mide bulantısı ya da ağrısı Sık tuvalete gitme ya da ishal Nefes almada güçlük Titreme ve tikler Kaslarda kasılma Yorgunluk Uykusuzluk İlginç bir nokta da kaygı düzeyi yüksek kişilerin huzursuzluk ve kaygı hissinin yanı sıra sürekligerilim tipi başağrıları, yaygın vücut ağrıları, bulantı, midede şişkinlik gibişikayetler çekmeleridir. Bu nedenle hastaların bir kısmı öncelikle psikiyatrist dışındaki hekimlere başvururlar. Kaygı haliile deney hayvanlarında görülen“savaş yada kaç”refleksi arasında benzerlikler kurulmaktadır. Ciddi bir tehditle karşı karşıya kalmış bir hayvandakine benzer olarak, kişi yaşamsal bir tehlike algılamakta, buna gerek ruhsal gerekse bedensel yollarla cevap vermektedir. Böylesi bir durumda kişinin otonom sinir sistemi aktifleşmekte; dolaşım ve solunumu hızlanmaktadır. Kişi bunları titreme, huzursuzluk, kas gerginlği, nefes darlığı, çarpıntı hissi, ellerde, ayaklarda üşüme, ağız kuruması, bulantı ve midede şişkinlik olarak algılamaktadır. Göründüğü gibi beyin ve beden sürekli birlikte çalışmakta; belirtiler en belirgin olarak beden yoluyla hissedilmektedir. Yaygın anksiyete bozukluğununnedenleri Bir kısım insanın neden sürekli olarak daha fazla kaygılı olduğu halen araştırma durumun gelişmesine kalıtımsal faktörlerin yanı sıraçocukluk dönemi yaşamdeneyimlerinin de etkisiyadsınamayacak düzeydedir. Kişilerin kendilerini her an tetikte hissediyor olmaları, yaygın kaygı hallerinin yanı sıra düşünsel şemalarıyla felaket senaryoları gibi da ilişkili görünmektedir TeşhisSürekli devam eden korku ve endişe hali günlük yaşantıyı etkiliyorsa ya da kişide sürekli kötü birşey olacağına dair bir his varsa yaygın anksiyete bozukluğundan söz edilebilir. Yaygın anksiyete bozukluğuen az 6 ay boyuncakişinin sürekli olarakgünlük işlerle ilgili gergin,endişeli, aşırı evhamlı olması durumudur. Kişide aşırı endişe, heyecan, konstantrasyon eksikliği, uyku bozukluğu ve kalabalık ortamlara girememe gibi belirtiler bulunabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu teşhisi ruh hekimi tarafından konulmalıdır. Teşhis sürecinde amaç belirtilerin bedensel ve diğer ruhsal rahatsızlıklardan ayırt edilmesidir. Bu amaçla ayrıntılı fizik muayene, çeşitli kan tetkikleri, görüntülemeler ve gerekirse diğer branş hekimlerinden konsültasyon istenir. Belirli bedensel bir nedene bağlanamayanmidede şişkinlik,başağrısı, yaygın kas ağrılarıgibi şikayetlerle giden tablolarda kaygı bozuklukları akla ilk gelmesi gereken durum olmalıdır. Tedavi Yaygın anksiyete bozukluğu tedavi edilmediği takdirde yıllarca sürerek, kişide önemli bir yeti yitimine yol açar. İleri dönemlerde, hastalarda mevcut rahatsızlıklarına ikincil olarak depresyon gelişebilir. Hastalar huzursuzluk ve sıkıntıları için kısa süreli rahatlatıcı etkilere sahip olduğundan alkol kullanmaya başlayabilirler veya kullandıkları alkol miktarını artırabilirler. Bu sebeplerle hastalığın daha başlangıçta tedavi edilmesi büyük önem taşır. Ayrıca eşlik eden bedensel rahatsızlık bulunsun bulunmasın aşırı kaygı halinin tedavi edilmesi hipertansiyon ve kalp-dolaşım sistemi ile ilişkili risklerin azaltılması noktasında önemli bir adımdır. İlaç tedavisi Yaygın anksiyete bozukluğunun önde gelen tedavisi uygun şekilde seçilmiş antidepresanlardır. Tedaviye bazen de kısa süreyle benzodiazepin grubu ilaçlar eklenmektedir. İlaç tedavisi tek başına ya da gereğinde bilişsel-davranışçı CBT terapi ile birlikte uygulandığında %90’lara ulaşan oranlarda başarılı olunmaktadır Psikoterapi Yaygın anksiyete bozukluğunda etkisi gösterilmiş olan terapi türü bilişsel davranışçı terapidir. İlaç tedavisine ek olarak uygulanabilecekpsikoterapi ile kişinin olumsuz düşünce ve davranış biçimlerinin değiştirilmesi ve hastalıkla mücadele etmesi için daha aktif olması amaçlanır. Terapi 6-12 seans kadar sürmektedir. Bilişsel davranışçı terapide hasta öncelikle hastalığının ne olduğu ve sebepleri konusunda eğitilmektedir. Bunun yanı sıranefes egzersizive çeşitligevşeme egzersizleri,stresle başa çıkma yöntemleriilekişinin rahatlaması sağlanır. Bunun yanı sıra çeşitli ödevler verilerek kişinin kaygı verici durumlara karşı duyarsızlaşması sağlanır. Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
1 Arkadaşlar öncelikle hayırlı geceler. Size yıllardır, belki de kendimi bildim bileli yaşadığım şeyi söyleyeceğim ve ne yapmam gerektiğini soracağım. Özellikle de geceleri sanki kötü bir şey olacakmış gibi oluyor. Tarif edilemez bir şey gibi sanırım. Nefesim daralıyor. Kafamı dağıtmam için telefon, bilgisayar vs. kullanıyorum. Ama her gün -özellikle de her gece- bu sorunu yaşıyorum. Sizce problem nedir? Ne yapmalıyım? Şimdiden teşekkür ederim. 2 Arkadaşlar öncelikle hayırlı geceler. Size yıllardır, belki de kendimi bildim bileli yaşadığım şeyi söyleyeceğim ve ne yapmam gerektiğini soracağım. Özellikle de geceleri sanki kötü bir şey olacakmış gibi oluyor. Tarif edilemez bir şey gibi sanırım. Nefesim daralıyor. Kafamı dağıtmam için telefon, bilgisayar vs. kullanıyorum. Ama her gün -özellikle de her gece- bu sorunu yaşıyorum. Sizce problem nedir? Ne yapmalıyım? Şimdiden teşekkür ederim. Önceden geceleyin aşırı korktuğun bir olay oldu mu? 4 Korkmak, hissetmek ayrı nefes daralması ayrı hocam. Bu artık psikolog boyutuna gider. Size tek diyebileceğim geceleri sizi iyi hissettirecek bir şey yapmanız mesela müslüman iseniz dua okuyabilirsiniz ve geceleri ışık açık yatmayı deneyin belki yararı olur iyi geceler dilerim. İşe yaramazsa bir psikologa görünmeni tavsiye ederim. 5 Karanlıkta yalnız kalmaktan korkuyor olabilir misiniz? 6 Bende de aynı his var ama ben hırsız gelir diye korkuyorum bir travmam falan da yok. Hatta tam olarak şu anda yaşıyorum 7 Takıntı haline getirmiş olabilirsin dostum kaygı bozukluğu deniyordu sanırım bir şeye paniklemek ve her gece oluyorsa bu bir takıntı olabilir ama bir nedeni var mıdır önceden yaşanan bir şey gibi hocam? 8 Önceden yaşadığım çok dehşet bir şey oldu ama ondan önce de yaşıyordum tüm bunları 9 Önceden yaşadığım çok dehşet bir şey oldu ama ondan önce de yaşıyordum tüm bunları sanırım biraz ondan kaynaklanıyor olabilir Mesela hiç geceleri neden böyle oluyorum diye sordun mu kendine bence bazı şeyleri oluruna bırakmak zorundasın her insan böyle yaşayabilir ama olmayan bir şey için kendini yormamalısın dostum bak nefesin bile daralıyormuş demek ki kendini sıkıyorsun he ama sana kalmış bir terapi ya da psikoloğa gitme yolu da sana açık vücudunu serbest bırakmalısın kasma bu kadar. bazı şeylerin sonrasını bilemeyiz. Son düzenleme 29 Temmuz 2022 10 Anksiyete olabilir bazen bende yaşıyorum veya ptsd de olabilir, ingilizcen var ise önce şu testi PTSD Test daha sonra ise şu testi yapmanı öneririm Anksiyete-Stres-Depresyon Testi Attığınız linkteki çoğu şeyi yaşıyorum. El terlemesi ile başlaması da şaşırttı sanırım biraz ondan kaynaklanıyor olabilir Mesela hiç geceleri neden böyle oluyorum diye sordun mu kendine bence bazı şeyleri oluruna bırakmak zorundasın her insan böyle yaşayabilir ama olmayan bir şey için kendini yormamalısın dostum bak nefesin bile daralıyormuş demek ki kendini sıkıyorsun he ama sana kalmış bir terapi ya da psikoloğa gitme yolu da sana açık vücudunu serbest bırakmalısın kasma bu kadar. bazı şeylerin sonrasını bilemeyiz. Yani şöyle söyliyim. Çok denedim öyle yapmayı. Hiç sorun yokmuş gibi davranmayı bilinçsel olarak. Ama yapamıyorum hala da içimde kötü bir his var.
İçe doğma hissi anksiyete belirtisi olabilir mi? Bazı insanlar, bir olay yaşanmadan önce yaşanacak şeyin içlerine doğduğuna inanırlar. Bu tür durumlarla ilgili anlatacakları üç beş deneyimleri mutlaka vardır. Bu içe doğma hissi anksiyete belirtisi olabilir mi? Yaşanmadan önce yaşanacakların içlerine doğacağına dair inançları olan bu tür insanlar, her kötü hissettikleri durumda, sevdiklerinin iyi olup olduğunu kontrol etmeye çalışırlar. Onlar bu duruma, içine doğma, derler; biz ise anksiyete kaygı deriz. Kötü bir şey olacak hissi ve huzursuzluk anksiyetenin temel belirtilerdendir. Son yıllarda, olan biten pek çok şeye, mistik açıklamalar bulmak moda haline geldi. Mantıklı düşünme çabası, nerdeyse eski moda olarak görülmeye başlandı. Böyle olunca da, duygularla sürüklenme, kanıtlanamayacak şeyleri gerçek gibi kabul etme eğilimleri ne yazık ki arttı. İçe doğma hissi, zihnimizin bize bir çeşit erken uyarı sistemidir. Ancak bu düşünüldüğü gibi yaşanmamış olanlara karşı bir uyarı değil aksine yaşanmış olanlardan, geçmiş tecrübelerden kaynaklanan bir uyarı sistemidir. Zihnimiz, kendimizi korumak için çağrışımlarla bağlantılar kurar. Bilinçli tarafımız, saniyede belli bir sayıda bilgi işleyebilir ve farkında olur. Bilinçaltımızın işlediği bilgi sayısı ise çok daha fazladır. Bizim farkındalığımızın ötesinde, çok daha fazla sayıda bilgi işleme kapasitesi olan bu sistem, sürekli içeriyi ve dışarıyı tarar. Tehlike hissetmediği zamanlarda aldığı bilgileri, bilinç düzeyine taşımaz. Böylece hem güvende olup hem de ilgilenmek istediklerimizle yaptığı bu sürekli taramalar sayesinde hepimiz, farkında olmadığımız birçok bilgiye sahip oluruz. Geçmişte kötü bir şey yaşanmışsa eğer zihnimizde, bizim olayı hatırladığımızdan çok daha fazla bilgi, çağrışım ve duygu bulunur. İçe doğma hissi, bu çağrışımların sonucudur. Bununla birlikte, herhangi bir çağrışım olmaksızın da, anksiyete durumlarında kötü bir şey olacakmış hissi yaşanır. Anksiyetede, önce kötü bir şey olacak hissi alınır, sonra üzerine senaryolar giydirilir. Anksiyeteye yatkın olanlar sebepsiz yere kötü bir şey olacak hissi yaşadığı için kimi zaman da kötü şeylerin denk geldiği olabilir. İstatistiki olarak bu duyguları ne kadar sık yaşıyorsak denk gelme ihtimali o kadar çoktur. Ayrıca o duygu ne kadar tanıdık ise, gerçekten kötü bir şey olduğunda, öncesinde bu duyguyu yaşamışız gibi olasılığı da o kadar artar. Anksiyeteye yatkın olan kişilerde, kötü bir şeyler olacak hissi zaten insanları yorar, üzerine eklenen örnekler de, her hissin gerçekleşme potansiyeli taşıdığının sanılmasına sebep olur. Bu da bir süre sonra tükenmeye sebep olur. Hastalık olsun olmasın, yaşamda her zaman düşünce tarzında mantık silsilesini takip etmemiz bizi pek çok gereksiz sıkıntıdan kurtaracaktır. Düşündüğünüz şeyin kanıtlarını ve karşı kanıtlarını not alın. Daha önce kötü hissetmiş olmanıza rağmen hiçbir şey olmamış olan zamanları fark etmeye çalışın. Ancak genellikle gerçekleşmemiş olaylardan sonra kaygı unutulur ve hiç yaşanmamış olduğu sanılır. Bu nedenle geçmişte not alma alışkanlığınız yoksa eğer, şimdi tuttuğunuz notlar birikip görülür hale gelene kadar; durumu “hiç kaygılanıp da boş çıktığı olmadı” diye, hatırlama riskiniz de var Tam zıddını, yani kötü hissetmediğiniz halde kötü şeylerin olup olmadığını da hatırlamaya çalışın. Ancak hafızanın yanılma özelliğinden dolayı, yaşanmadan önce bir şey hissedilmemiş bile olsa, kötü olay sonrasında hissedilenleri, öncesinde hissedilmiş gibi hatırlama ihtimali dene yazık ki oldukça yüksektir. Yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı, hatırladıklarınızla değil aldığınız notlara bakarak yorumlar yapın. Eğer yeterince not birikmemişse, sizi yakından tanıyanlara yönlendirme yapmadan yukarıdaki soruları sorun. Onların cevaplarını not alın ve notlarınızı sık sık kötü bir şey olacak hissi geliyorsa, diğer insanları kontrol etmeye çalışmayın, profesyonel yardım alın. Birinin sizi izlediği hissi nasıl oluşur?
Bazen kalbin hızlı hızlı çarpması, bazen terleme, kulaklarda bir uğultu ya da baş dönmesi, bazen aldığınız nefesin yetmediğini hissetmek, derin derin, hızlı hızlı nefes alma ihtiyacı, uykuya dalamamak ama en çok gecenin bir vakti, daha güneş doğmadan birden uyanıvermek… Bazen hepsi birden, bazense hiçbiri ama sadece “kötü bir şey olacakmış” hissi. O bir şeyin adı nadiren belli, çoğu zaman ise sadece “işte şurada” bir ağırlık. Adı kaygı, anksiyete. En basit tanımı ile “normal bir duygu olarak, beynimizin strese tepki verme ve bizi olası tehlikelere karşı uyarması”. Korkudan farklı olarak henüz gerçekleşmemiş bir tehlike durumuna karşı hissedilen endişe. Yani kaygı, gelecek odaklı; korkmak ise şu an ile ilgili. Bir başka açıdan değerlendirecek olursak, korku belirli bir tehlikeden, nesnesi belli olan bir durumdan ya da tehditten gelirken, kaygı herhangi özel bir durum gerektirmeyen, daha çok kişinin kendi varlığıyla, içsel çatışmasıyla ilgili ortaya çıkan bir his. Yukarıda bahsi geçen fiziksel belirtilerin asıl amacı, ciddi bir tehlike ile karşılaşıldığında kişinin bedenini tehlikeli duruma karşılık vermek için hazırlamaktır. Bu durumda bağışıklık sistemimiz kısa süreli bir destek alabilir. Çok sık ve uzun süreli olmayan kaygı ile gelen bu belirtiler tehlike geçtiğinde kaybolur, vücudumuz normal işleyişine döner. Ancak tekrar tekrar endişeli ve stresli hissediyorsak veya bu durum uzun sürüyorsa, vücudumuz asla normal işleyişine dönmek için sinyal alamaz. Bu, bağışıklık sistemimizi zayıflatabilir. Kaygının belli bir düzeyde hissedilmesinin işlevsel olduğunu duymuş olabilirsiniz. Orta düzey kaygının dikkati toparlamada ve bir işi sürdürmede olumlu etkisi olduğu bilinir. Ancak kaygı çok düşük ya da çok yüksek olduğunda işlevsellik olumsuz etkilenir. Ama biz kaygı ile ilgili bir sorundan bahsediyorsak bu elbette kişinin çok yoğun kaygı yaşadığı durumlara işaret eder. Kaygı bozuklukları olarak adlandırdığımız belirgin bir sıkıntıya ve/veya işlevsellikte bozulmaya neden olan gerçekçi olmayan, mantıksız olarak nitelendirilebilecek korkular ve kaygılar gerçek/görünür bir tehlike olmaksızın ortaya çıkarlar. Özgül fobiler, obsesif kompülsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilen kaygı bozuklukları, diğer psikolojik rahatsızlıklar gibidir. Kişisel zayıflıktan veya karakter kusurlarından kaynaklanmazlar. Ancak çeşitli faktörlerin kombinasyonunun rol oynadığı söylenebilir, bunlar Ailede ruh sağlığı öyküsü Kaygı bozuklukları nesillerden nesle aktarılma eğilimindedir. Bu nedenle, kaygı bozukluğu yaşayan bazı kişilerde kaygılanmaya yönelik genetik bir yatkınlık olabilir. Bununla birlikte, bir ebeveyn veya yakın akrabanızın kaygı veya başka bir zihinsel sağlık sorunu yaşaması, otomatik olarak kaygı bozukluğu geliştireceğiniz anlamına gelmez. Süregelen Stresli Olaylar Bireyler bir veya daha fazla stresli yaşam olayı nedeniyle kaygı durumları geliştirebilirler. Kaygı oluşumunu tetikleyen stresli olaylar; iş stresi veya iş değişikliği, aile ve ilişki sorunları, stresli veya travmatik bir olayın ardından yaşanan şiddetli duygusal dalgalanmalar, sözlü, cinsel, fiziksel, duygusal istismar veya travma yaşantısı olabilir. Bu durumlar kişide kaygı bozukluğuna yol açabilir. Kişilik Faktörleri Yapılan araştırmalar, belirli kişilik özelliklerine sahip bireylerin kaygı duyma olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Örneğin, mükemmeliyetçi, çabuk kızan, çekingen, özgüveni düşük olan, daha kontrolcü olan çocuklar bazen çocukluk, ergenlik veya yetişkinlik döneminde kaygı geliştirebilirler. Çocukluk Yaşantıları ve Çocukluk Travmaları Ebeveynler bazen çocuğun ihtiyaçlarına destekleyici ve duyarlı bir şekilde karşılık verirken; diğer zamanlarda, çocuğa karşı uyumsuz olabilirler. Bu tutarsızlık, çocuğun ebeveynlerinin davranışlarının ne anlama geldiğini ve gelecekte ne tür bir tepki bekleyeceğini anlamasını zorlaştırabilir. Çocuğun anlamlandıramadığı ve belirsizlik yaratan bu gibi ilişkiler huzursuz bir aile ortamına yol açabilir. Çocuğun duygusal ihtiyaçlarına, uyumsuzluğa ve duygusal mesafeye karşı tutarsız tepki vermenin yanı sıra, çocuğun yaşamıyla meşgul olma ve müdahaleci olma, çocuklarda kaygılı bağlanma stilinin gelişimi için risk faktörleri arasındadır. Ayrıca çocuklarda huzursuz aile ortamı, terk edilme, istismar, ihmal gibi travmatik deneyimler, duygusal başa çıkma tepkileri gerektirir. İçgüdüsel olarak duygusal deneyimlerinden kopabilirler, kendi hataları olarak algıladıkları şeyleri aşırı telafi etmeye çalışabilirler ve hatta bu stresi bedenlerinde depolayabilirler. Bu durumu bazen fiziksel olarak hastalık yoluyla da deneyimleyebilirler. Özellikle bu dışa vurulan rahatsızlıklar çocuklar için bir kalıp haline geldiğinde, genellikle gelecekteki travmaları beklemeye ve bu kafa karıştırıcı acıyı yönetebilmek için tetikte olmaya başlarlar. Bu beklenti, kaygı olarak ortaya çıkar. Kişinin yetişkinlik döneminde ne sıklıkla travmaya maruz kaldığından bağımsız olarak, travma öyküsü olan bireylerde anksiyete uzun vadede devam edebilir. Çocukluktan gelen travmalar bireylerde öğrenilmiş çaresizlik durumuna yol açabilir. Çocukların, etraflarını saran travmaya dayanmaktan başka seçenekleri yoktur. Ancak, bu travmanın ardından yaşamına devam eden yetişkinlerin kaygının yaşamlarını nasıl etkileyeceği konusunda seçimleri olabilir. Doğru destek kombinasyonu ile artık onlara yardımcı olmayan başa çıkma kalıplarını yeniden oluşturabilirler. Yukarıda açıkladığımız faktörleri yaşıyor olmanız bir kaygı bozukluğu geliştireceğiniz anlamına gelmez. Her birey farklıdır ve genellikle bir kaygı durumunun gelişmesi, katkıda bulunabilecek faktörlerin bir kombinasyonudur. Kaygı bozukluklarının tam nedenini her zaman belirleyemeyeceğinizi veya zor koşulları değiştiremeyeceğinizi hatırlamak önemlidir. Kaygıyla baş etmede ilk adım, belirti ve semptomları tanımaktır. Bu duygu veya durumla baş etmekte zorlanan bireyler sosyal destek alarak, psikoterapi sürecinden geçerek veya psikiyatrik ilaçlar kullanarak kaygılarını hafifletebilirler. KAYNAKÇA Kılıç, S. 2006. Jean Paul Sartre’ın varoluş felsefesinde öteki kavramı Yüksek lisans tezi, Akdeniz Üniversitesi. Yazan Bilge Korkmaz Düzenleyen Yeliz Şimşek Alphan & Beyza Ünal
kötü bir şey olacakmış hissi