Bütünpeygamberlerde ortak olan sıfatları şu beş maddede toplamak mümkündür: Emanet, sadakat fetanet, ismet, tebliğ. 1. Emanet Sözlükte, güvenmek, emin olmak, korkmamak ve güvenilir olmak anlamında bir mastardır. Emanet, peygamberlerin kudsi görevlerini yerine getirmek hususunda ve her konuda emin ve güvenilir olmalarıdır.
Peygamberlerin Sıfatları Peygamberler,insan olmakla birlikte diğer insanlardan farklı sıfatlarla donatılmıştır.Yani Allah-u Zülcelal peygamberlere bazı özel sıfatlar vermiştir.Peygamberlerin sıfatları emanet , sıdk , fetanet , ismet ve tebliğ olmak üzere beş tanedir.
Fetanet sözü, İsmet, Emanet, Sıdk ve Tebliğ ile birlikte peygamberlerin sıfatlarından biridir. Bu sıfatların anlamları son günlerde pek çok vatandaş tarafından araştırılıyor.
İslam dininde fetanet kelimesi peygamberlerin sahip olduğu onların yaratılışlarından gelen üstün zeka ve anlama kabiliyetini ifade etmektedir. Fetanet özelliği peygamberlerde Allah tarafından verilerek gönderildikleri toplumlara dinlerini ve inançlarını en iyi şekilde anlatabilmek için verilmiş bir kabiliyet olarak islam
Peygamberler(aleyhimüsselâm) hakkında bilinmesi vâcib olan sıfatlar beştir. Sıdk (doğruluk), Emânet (güvenilirlik), Tebliğ (Allahü teâlâdan aldıkları emir ve yasakları insanlara bildirmek), İsmet (günahsızlık) ve Fetânet. (Kutbüddîn-i İznikî) Peygamberler güzel ahlâk sâhibidirler.
XqD2nu. Question 1. Sıdk Doğru ve dürüst olmak ✓ 2. Emanet Güvenilir olmak X 3. Fetanet Akıllı ve zeki olmak ✓ 4. İsmet Günahlardan korunmuş olmak/ 5. Tebliğ Allah'tan aldığı mesajları ol duğu gibi insanlara bildirmek X Ömer'den yukarıdaki eşleştirmenin doğru olup olmadığının kontrol edilmesi isten- miştir. Peygamberlerin özellikleri ve bunun açıklamaları eşleşiyorsa "/" işaretini yanlış ise "X" işaretini koymuştur. Ömer'in yaptığı işaretlemelerin hangileri yanlıştır? B 1, 2 ve 3 A 2 ve 5 D 1,3 ve 4 C 3 ve 5 YU ÖĞRENME
"Peygamber" kelimesi Farsça bir kelime olup, haber getiren anlamındadır. Dilimizdeki anlam, Yüce Allah’ın, emir, yasak ve hükümlerini kullarına bildirip açıklamak üzere, insanlar arasından seçip görevlendirdiği elçi demektir. Kur’an-ı Kerîmde peygamber kelimesinin yerine Resûl ve Nebî kelimeleri geçmektedir ki, elçi ve haber getiren anlamındadır. Dînî anlamları bakımından Resûl ile Nebî arasında fark vardır. Resûl, Allah tarafından kendisine kitap gönderilmiş peygamber demektir. Nebî, Allah tarafından kendisine kitap gönderilmemiş, fakat önceki peygamberlerin şeriatını tebliğ ile mükellef peygamber demektir. Nebîler de Cebrail aracılığı ile Allah’tan vahiy almışlardır. Peygamberlerin Sıfatları Peygamberler bütün insanlar için takdir edilmiş olan her türlü iyi ve yüksek vasıflara sahiptirler. Nebîlik ve Resûllük şanına layık olmayan her türlü hallerden ve noksanlıklardan uzak bulunmuşlardır. Bu bakımdan peygamberler şu kemâl sıfatlarıyla vasıflandırılmıştır 1- İsmet Peygamberlerin her türlü gizli, açık günahlardan ve bu günahlara delâlet edecek hareketlerden uzak olmalıdır. İsmetin zıddı olan ma’siyet günahkâr olmak peygamberler için düşünülemez. Çünkü onlar ilâhî bir eğitimden geçmişlerdir. Eğer onlar günah işleyip de günahsız oluşlarına aykırı harekette bulunmuş olsaydılar, bizim de o yolda hareket etmemiz lâzım gelirdi. Çünkü biz onlara ve onların girdikleri ilâhî emirlere uymakla memuruz. Hâlbuki Yüce Allah kullarına günah işlemeyi, günahkâr olmayı emretmez. Bu bakımdan peygamberlerden asla günah olan söz ve davranışlar çıkmamıştır. 2- Emanet Peygamberler her bakımdan emin olup, kutsi, ilâhî vazifeleri hususunda ve diğer işlerinde en doğru yolda bulunmalıdır. Emanetin zıddı olan "hıyanet”ten uzaktırlar. Çünkü hain olan bir kimse ilâhî sırların tecelli ettiği Nebîlik vazifesiyle şereflenemez. 3- Sıdk Peygamberler her hususta yani gerek dinî hükümleri tebliğ ve gerek diğer emirleri haber verme hususunda doğru sözlü olmalıdır. Peygamberlerin yalan söylemeleri men edilmiştir. Çünkü yalan en büyük günah olduğundan "ismet" ve "emanet" sıfatlarıyla bir arada bulunmaz. Eğer, peygamberler yalancı olsalardı, Yüce Allah yalancıları tasdik etmiş olurdu. Hâlbuki yalancıyı tasdik -bir çeşit yalancılık olduğundan- Allah’ın ilâhî şanında tasavvur edilemez. 4- Fetânet Peygamberlerin fâtın, uyanık görüş ve zekâ kuvvetlerine sahip olmalarıdır. Onlar insanların en akıllısı, en zekîsidirler. Kendilerinde mutedil bir yaratılış, mutedil bir huy ve güzel bir hayat seyri tecelli etmiştir. Onların haklarında gaflet düşünülemez. Eğer en üstün fetânet ve zekâya sahip olmasaydılar ümmetlerine karşı delilleri ortaya koymaya kadir, onları ikna için güzelce mücadeleye muktedir olamazlardı. Böyle bir hal ise risalet ve nübüvvetten kastedilmiş olan gayeye aykırıdır. 5- Tebliğ Peygamberlerin Allah tarafından bildirilen şeyleri ümmetlerine tamamen tebliğ etmeleridir. Bunun zıddı olan "dînî emirleri gizlemek" peygamberlerde yoktur. Çünkü tebliğine memur oldukları bir hakikati gizleyip değiştirselerdi vazifelerine hıyanet etmiş olurlardı. Hâlbuki hıyanetle vasıflanmış olmaları ilâhî bir eğitimle men edilmiştir. Peygamberlerin Dereceleri Bütün peygamberler peygamber olmaları bakımından eşittirler, aralarında fark yoktur. Ancak, kavimleriyle olan mücadeleleri, onların bazılarını diğerlerine üstün kılmıştır. Nitekim Kurban-ı Kerim'de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır "İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan Allah'ın kendilerine hitap ettiği, derecelerle yükselttikleri vardır..." Bakara / 253 Aralarında derece farklılıkları, birbirinden üstünlükleri olduğunu Allah'ın beyan ettiği peygamberlerin içinde "Ulu'l - Azm", azim sahibi peygamberler olduğunu yine Yüce Allah, kitabında şöyle açıklıyor "Ey Muhammet! Peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret..." Ahkaf /35 Ulu'l - Azm peygamberler, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Isa ve Muhammed Kur'an-ı Kerimde şöyle ifade edilmiştir "Hani biz peygamberlerden söz almıştık; sen Muhammed Nuh'tan, İbrahim’den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz onlardan pek sağlam bir söz almıştık." Ahzab /7
TEBBET SÜRESİNDE KİMİN KAHROLMASI ANLATIYOR?LARILIYOR - EBULEHEP VE KARISI, HANGİ MAĞARADA İLK VAHİYİ ALMIŞTIR? - HİRA MAĞARASI, Kur'an-ı Kerim'de Adı Geçen Peygamberler - ÖĞRENCİ YORUMU, TEBBET SÜRESİNİN ANLAMI - ÖĞRENCİ YORUMU, Peygamberlerin Özellikleri Sıfatları - 1. Sıdk 2. Emanet 3. Fetanet 5. Tebliğ, ลีดเดอร์บอร์ด พลิกไทล์ เป็นแม่แบบแบบเปิดที่ไม่ได้สร้างคะแนนสำหรับลีดเดอร์บอร์ด ต้องลงชื่อเข้าใช้ ตัวเลือก สลับแม่แบบ การโต้ตอบ รูปแบบเพิ่มเติมจะปรากฏเมื่อคุณเล่นกิจกรรม
Peygamberlerin Özellikleri Nelerdir?Peygamberlerin özelliklerini şu şekilde açıklayabiliriz;Sıdk Sıdk, doğruluk demektir. Peygamberler oldukça doğru insanlardır. Oldu dedikleri mutlaka olmuştur, olacak dedikleri zamanı gelince kesinlikle Emanet, güvenilir olmak demektir. Peygamberler her zaman güvenilir kişilerdir, emanete asla hıyanet etmezler. Fetanet Fetanet, akıllı ve uyanık olmak demektir. Peygamberler uyanık, akıllı ve yüksek zekaya sahip kişilerdir. İsmet İsmet, günah işlememek demektir. Peygamberler açık ya da gizli hiçbir şekilde günah işlemezler. İnsan olmaları sebebi ile günah derecesinde olmayan birkaç ufak hatalarda bulunabilirler. Ancak onların bu hataları, yüce Allah’ın kendilerini uyarması ile derhal düzeltilir. Peygamberlerin bu tür küçük hatalarına “zelle” denilmektedir. Tebliğ Tebliğ, bildirmek demektir. Peygamber Allah’tan aldıkları dini hükümleri değişiklik yapmadan insanlara bildirmişlerdir. Peygamberlerin Sıfatları Nelerdir?İslam peygamberleri, Allah’ın dini emir ve hükümlerini insanlara yaymak ile görevlendirilen kişilerdir. Bu sebeple peygamberlerin kendilerine özel farklı sıfatları ve mucizeleri bulunmaktadır. Peygamberlere verilen sıfatlar aynı zamanda kendilerinde bulunan belli başlı özellikleri temsil etmektedir. Kuran-ı Kerim içerisinde peygamberle ilgili çok sayıda kavram bulunmaktadır. Bu sebeple, peygamberler ile ilgili kullanılan sıfatların anlamlarının doğru bilinmesi gerekir. İslamiyet’e göre peygamberlere ithafen 5 sıfat bulunmaktadır. Bu sıfatlar; emanet, sıdk, fetanet, ismet ve tebliğ olarak sıralanır. Peygamberlerin Özellikleri Nelerdir?Peygamberlerin özelliklerini şu şekilde açıklayabiliriz;Sıdk Sıdk, doğruluk demektir. Peygamberler oldukça doğru insanlardır. Oldu dedikleri mutlaka olmuştur, olacak dedikleri zamanı gelince kesinlikle Emanet, güvenilir olmak demektir. Peygamberler her zaman güvenilir kişilerdir, emanete asla hıyanet etmezler. Fetanet Fetanet, akıllı ve uyanık olmak demektir. Peygamberler uyanık, akıllı ve yüksek zekaya sahip kişilerdir. İsmet İsmet, günah işlememek demektir. Peygamberler açık ya da gizli hiçbir şekilde günah işlemezler. İnsan olmaları sebebi ile günah derecesinde olmayan birkaç ufak hatalarda bulunabilirler. Ancak onların bu hataları, yüce Allah’ın kendilerini uyarması ile derhal düzeltilir. Peygamberlerin bu tür küçük hatalarına “zelle” denilmektedir. Tebliğ Tebliğ, bildirmek demektir. Peygamber Allah’tan aldıkları dini hükümleri değişiklik yapmadan insanlara bildirmişlerdir. Peygamberlerin İsimleri Nelerdir?Adem’in soyundan geldiğine inanılan bu beş peygamber için “Adem oğlunun en seçkini beş kişidir, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed’dir” denilir. Peygamberler Akraba Mı?Esas olarak tüm insanların aynı anne babadan yani Hz. Adem ile Hz. Havva’dan türediğine inanıldığı için bütün Peygamberlerin de aynı anne babadan geldiğine inanılmaktadır. Peygamberler Arası Kaç Yıl?Adem ile Nuh arasında 1242, Nuh ile İbrahim arasında 1240, İbrahim ile Musa arasında 900, Musa ile Davut arasında 500, Davut ile İsa arasında 1200, İsa ile Muhammed arasında ise 620 yıl gibi bir süre olduğu söylenmektedir. Peygamberler Birbirinden Üstün Müdür?Alim kişiler, başta Peygamberimiz olmak üzere, İbrahim, Nuh, İsa ve Musa’nın en üstün peygamberler olduklarını söylemektedir. Peygamberler Cehenneme Girecek Mi?Peygamberler direkt cennete gitmektedir. Bunun yanı sıra sevapları günahlarından daha fazla olan mümin kişilerde direkt cennete gidecektir. Peygamberler Meleklerden Üsttün Müdür?Rahmet meleklerine, Rühaniyan denmektedir. Bunların hepsi meleklerin üstündedir. Bu melekler, Peygamberlerden başka bütün insanlardan daha üstündürler. Peygamberlerin Görevleri Nelerdir?Peygamberlerin en önemli görevlerinden biri Allah’tan almış oldukları emirleri insanlara ulaştırmaktır. İnsanlara emirleri ulaştıran peygamberler bu şekilde insanların doğru yola yönelmesini sağlar. Bir diğer görev ise insanları dine davet etmektir. Bu şekilde insanlara doğru yolu göstermeyi görev edinmiş olurlar. Peygamberler dini yayarken zorlamada bulunmazlar. Dini temsil etmekte görevleri arasındadır. Din hakkında her türlü bilgilendirmeyi yaparlar. İnsanların din hakkında sorduğu bütün soruları cevaplamak ile mükelleftirler. Bu sebeple dinlerin temsilcisi olarak bilinirler.
Peygamberlerin sıfatları ne anlama gelir? Peygamberlerin sıfatları olmasaydı ne olurdu? Peygamberlerin sıfatları ve peygamberlerin sıfatlarının anlamları...Peygamberlerin sıfatları deyince onlarda bulunması caiz olan sıfatlarla, gerekli ve zorunlu olan sıfatlar anlaşılır. Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde vurgulandığı gibi peygamberler de insandır. Onlar da diğer insanlar gibi oturup kalkar, yiyip içerler, gezerler, evlenip çoluk çocuk sahibi olurlar, hastalanır ve ölürler. Bu gibi hususlara peygamberler hakkında düşünülmesi caiz olan özellikler denir. Peygamberler bu gibi konularda diğer insanlar gibidirler. Fakat onlar alelâde bir insan olmayıp, Allah’a güzel kulluk etmede her hâl ve hareketiyle insanlar için bir örnek olduklarının bilinci içinde yaşarlar. Bu sebeple fakirken ve sıkıntıdayken bile Allah’a şükrederler. Haset etmek, gıybet yapmak vb. kötü huylardan hiçbiri onlarda bulunmaz. PEYGAMBERLERİN SIFATLARI VE ANLAMLARI NELERDİR? Her peygamberde insan olmanın da ötesinde birtakım sıfatların bulunması gerekli ve zorunludur. Bunlara vacip sıfatlar denir. Bu sıfatlar şunlardır 1- SIDK Sıdk, doğru olmak demektir. Peygamberlerin Sıdk Sıfatı Olmasaydı Ne Olurdu? Her peygamber doğru sözlü ve dürüst bir insandır. Onlar asla yalan söylemezler. Eğer söyleyecek olsalardı, kendilerine inanan halkın güven duygusunu kaybederlerdi. O zaman da peygamber göndermedeki gâye, gerçekleşmemiş olurdu. Sıdkın zıddı olan yalan söylemek kizb, peygamberler hakkında düşünülemez. Bütün peygamberler, peygamberlikten önce de sonra da yalan söylememişlerdir. Hakiki doğruluğu ve dürüstlüğü insanlara yaşayarak öğretenler peygamberlerdir. Doğrulukta kalbin ve dilin dürüstlüğü çok mühimdir. Vücut bir ülkeye benzetilirse kalp, bu ülkenin hükümdarı yerindedir. Kalp doğru ve iyi olursa vücudun diğer kısımları da istikâmet üzere olur. Dil ise kalbin tercümanıdır. Onun doğruluğu ve eğriliği diğer organlara da tesir eder. Nitekim bir hadis-i şerifte “İnsan sabahlayınca, bütün organları dile başvurur ve âdeta ona yalvararak şöyle derler; Bizim haklarımızı korumakta Allâh’dan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.»” buyrulmuştur. Tirmizî, Zühd, 61 Bir başka hadiste de Efendimiz şöyle buyurmuştur “Kalbi dürüst olmadıkça kulun îmânı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz.” İbn-i Hanbel, III, 198 Şu hadise Efendimizin zirve seviyede doğruluk ve dürüstlüğe ve üstün bir karaktere sahip olduğunu Allah Resûlü, dâvetini ilk açıkladığı günlerde Safâ Tepesi’nde yüksek bir kayanın üzerinden Kureyşlilere şöyle seslendi “–Ey Kureyş cemâati! Ben size, şu dağın eteğinde veya şu vâdide düşman atlıları var; hemen size saldıracak, mallarınızı gasp edecek dersem, bana inanır mısınız?” Onlar da hiç düşünmeden “–Evet inanırız! Çünkü şimdiye kadar seni hep doğru olarak bulduk. Senin yalan söylediğini hiç işitmedik!” dediler. Buhârî, Tefsîr, 26 2- EMANET Emanet, güvenilir olmak demektir. Peygamberlerin hepsi emin ve güvenilir kişilerdir. Emanete asla hainlik etmezler. Bu konuda Kur’an’da şöyle buyrulur “Bir peygamber için emanete hıyanet yaraşmaz...”[1] Emanet sıfatının zıddı olan hıyanet, onlar hakkında düşünülmesi imkânsız olan bir sıfattır. Peygamberlerin Sıdk Sıfatı Olmasaydı Ne Olurdu? Peygamberlerin emanet sıfatı olmasaydı peygamberlere güven duyulmaz, söylediklerine de itibar edilmezdi. Bütün peygamberler son derece emin, güvenilir, dürüst ve mümtaz şahsiyetlerdir. Ehl-i iman olmayanlar bile onlara sonsuz bir güven duyarlar. Peygamberlerin emanet sıfatı, onların her hususta emin ve güvenilir olmalarıyla birlikte, daha ziyade vahiy üzerinde emin olmalarını, Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara değiştirmeden, artırıp eksiltmeden tebliğ etmelerini ifade eder. Allah Teâlâ peygamberlik şerefini ve vazifesini düşük karakterlilere ve hainlere değil, ancak her bakımdan güvenilir olan emîn kullarına verir. Âyet-i kerimelerde peygamberlerin ümmetlerine “Size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve ben sizin için emîn bir nasihatçiyim.” el-A’raf, 68 “Şüphesiz ben, size gönderilen emîn bir peygamberim.” eş-Şuarâ, 107 buyurdukları bildirilmektedir.[2] Nitekim Hz. Peygamber hakkında söylenen “Muhammedü’l-Emîn” tabiri, müşriklerin de dillerinden düşmezdi. Nitekim onlar kendi yandaşlarına değil, Resûl-i Ekrem’e güvenip emanetlerini teslim ederlerdi. Hatta hicret edeceği zaman bile, Hz. Peygamber’in yanında müşriklerin birtakım emanetleri vardı. Peygamber Efendimiz, ölüm tehlikesine rağmen Hz. Ali’yi Mekke’de bırakıp onları sâhiplerine teslim ettirmişti. El-Emîn vasfı, Hz. Peygamber’in âdeta ikinci bir ismi olmuştur. Nitekim Fahr-i Kâinât Efendimiz 25 yaşına geldiğinde Mekke’de sâdece el-Emîn en güvenilir kişi ismiyle çağrılıyordu.[3] 3- İSMET İsmet; günah işlememek, günahtan korunmuş olmak demektir. Peygamberler hayatlarının hiçbir döneminde şirk ve küfür sayılan bir günahı işlemedikleri gibi özellikle peygamberlikten sonra kasten günah işlememişlerdir. İnsan olmaları sebebiyle günah derecesinde olmayan birtakım ufak tefek hataları bulunabilir. Ancak onların bu hatası Yüce Allah’ın kendilerini uyarmasıyla derhal düzeltilir. Peygamberlerin bu tip küçük hatalarına “zelle” denilir. İsmetin karşıtı olan masiyet günah işlemek onlar hakkında asla düşünülemez.. Peygamberler, gizli ve açık her türlü Allah’a isyandan ve günah işlemekten uzaktırlar. Bu sebeple onlar, peygamberliklerinden önce de sonra da şirk ve inkâr bataklığına düşmekten korunmuşlardır. Peygamberlerin İsmet Sıfatı Olmasaydı Ne Olurdu? Peygamberler ismet sıfatına sahip olmasalardı, verdikleri haberlerin doğruluğuna güvenilmezdi. Bu durum ise onların, Allah’ın yeryüzündeki şâhidi olma özelliklerine gölge düşürürdü. Ehl-i sünnete göre peygamberler asla büyük günah işlemezler. Sehven ve birtakım hikmetlere dayalı olarak “zelle” yani küçük hatalar işlemeleri mümkünse de hataları üzere kalmazlar, derhâl âyetle ikaz ve tashih edilirler. Bu “zelle” dediğimiz irade dışı beşerî hatalar; peygamberlerin de bir kul olarak acziyeti tatmaları ve beşer olduklarının unutulmayarak kendilerine ilahlık sıfatları verilmesinin önüne geçilmesi hikmetine dayanır. Peygamberler, örnek alınabilmesi mümkün olacak davranışlar sergilemek durumundadırlar. Aksi hâlde insanlar, “Peygamberlerin emrettiklerini yapmaya bizim gücümüz yetmez.” diyerek ilâhî emir ve yasakları yerine getirme hususunda pek çok mazeret üretirlerdi. Bu hakikati göz önünde bulundurmayarak, peygamberlerin meleklerden olması gerektiğini düşünen kendini bilmezlere Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle cevap vermiştir “Ey Resûlüm! Onlara de ki Eğer yeryüzünde huzur içinde yerleşip dolaşanlar insan değil de melekler olsaydı, şüphesiz Biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik.” el-İsrâ, 95 “Biz onları peygamberleri, yemek yemez birer ceset melek olarak yaratmadık. Onlar bu dünyâda ebedî de değillerdir.” el-Enbiyâ, 8 4- FETANET Fetanet; peygamberlerin, insanlar içinde bilhassa akıl, zekâ ve feraset bakımından en üst derecede olmalarıdır. Onlar, kuvvetli bir hâfıza, yüksek bir idrak, güçlü bir mantık ve ikna kabiliyetine sahiptirler. Her peygamberin, nübüvvet görevini eksiksiz bir şekilde yerine getirebilmesi için Fetanet sahibi olmaya ihtiyacı vardır. Fetanet, kuru bir akıl ve mantık değil, dehânın da ötesinde bir idrak seviyesidir. Kalbe bağlı aklın, feraset ve basiretin topyekûn bir ifadesidir. Peygamberlerin Fetanet Sıfatı Olmasaydı Ne Olurdu? Eğer peygamberler Fetanet sahibi olmasalardı dini, insanlara karşı kuvvetli delillerle anlatamaz, onları ikna edemezlerdi. Peygamberler, en kapalı ve zor problemleri bile kolayca çözerler. En girift konuları bile açıklarken basit ve özlü konuştukları için, her zekâ seviyesinden insanlar onları anlamakta zorluk çekmez. Bu sıfat, bütün peygamberlerde farklı farklı ortaya çıkmıştır. Mesela Allah Resulü, Kâbe tamir edilirken Hacer-i Esved’i yerine koyma meselesinde doğan büyük anlaşmazlığı esnasında eşsiz bir basiret ve feraset örneği sergilemiştir. Problemi kolayca çözerek, kabileler arasında çıkabilecek muhtemel bir savaşın önüne geçmiştir. Yine O’nun barış antlaşmalarında, bilhassa Hudeybiye’de ortaya koyduğu feraset, Mekke’nin kan dökülmeksizin fethedişi hiçbir insanın ulaşamayacağı bir zekâ ve basiret örneğidir. 5- TEBLİĞ Tebliğ; peygamberler, ilâhî emirleri dosdoğru olarak, emredildikleri şekilde insanlara bildirirler. Onların tebliğlerinde, kendilerinden ne bir ilâve ne de bir eksiltme vardır. Tebliğ, peygamberlerin müşterek sıfatlarından ve en mühim görevi olduğu Âyet-i kerimede şöyle ifade edilir “Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan Allah’ın elçiliğini tebliğ etmemiş olursun.”[4] Mealindeki ayet, bu sıfattan söz etmektedir. Kur’an’da pek çok ayet-i kerimede Peygamberlerin önemli bir özelliği olan tebliğ görevlerini yaparken dünyalık hiçbir şeye talip olmadıkları ve vazifelerini sırf Allah’ın rızası için yaptıkları şu ayetle bildirilmektedir “Buna Allah’a kulluk ve itaat çağrıma karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ve mükâfatım ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” Şuara suresi, 109, 127, 145, 164, 180. ayetler, Sebe suresi 46. ayet ve Zümer 86. ayette de aynı bu şekilde geçer. Peygamberlerin Tebliğ Sıfatı Olmasaydı Ne Olurdu? Peygamberlerin tebliğ sıfatı olmasaydı, peygamberlerin gönderilişi de mânâsız ve abes olurdu. Peygamberler, tebliğ vazifelerini yerine getirirken, çeşitli sıkıntılarla karşılaşmışlardır. Fakat hiçbir zaman davalarından vazgeçmemiş, hatta küçük bir taviz bile vermemişlerdir. Onların hayatları bu hususta ibretli hâdiselerle doludur. Peygamber Efendimiz, İslâm’a dâvet ederken en yakınlarından başlamış, zaman ve mekâna göre davranmış, muhatabının ruh halini, idrak seviyesini gözetmiş, tedriciliğe riayet etmişlerdir. Dini tebliğ hizmetinde buldukları her fırsatı değerlendirmişler, hiçbir zaman zorlaştırmamışlar, daima kolaylaştırmış, hep müjdelemiş, asla nefret ettirmemişlerdir. Son nefeslerine kadar bu hizmete devam etmişlerdir. Bütün ömrünü İslâm’ı tebliğe hasreden Resul-i Ekrem Efendimiz, Veda Hutbesinde de ashabına hitaben “Tebliğ vazifemi yaptım mı?” diye sormuş, onlardan olumlu cevap alınca da “Allah’ım şâhit ol!..” buyurarak, vazifesini yapmış olmanın gönül huzurunu ve hazzını yaşamıştır. [1] Âli İmrân sûresi, 161. ayet [2] Ayrıca bkz. eş-Şuarâ, 125, 143, 162, 178; ed-Duhân, 18. [3] İbn-i Sa’d, I, 121, 156. [4] Mâide sûresi, 67. ayet Kaynak İslam Akaidi, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
peygamberlerin özellikleri sıdk emanet fetanet ismet tebliğ