3. Sayfa 26.08.2020, 13:13 26.08.2020, 13:17. Gaziantep 'te kocası tarafından bıçaklanan kadın, hastanede yaşamını yitirdi. Alınan bilgiye göre, Şahinbey ilçesi Tekstilkent Mahallesi'nde A.A. ile kocası H.A. arasında tartışma çıktı. Bu sırasında kocası tarafından bıçakla ağır yaralanan A.A, 112 Acil Servis ekiplerince
Önce istemediği biri ile çocuk yaşta evlendirilir ya da satılır kadın.Vücudunun nasıl geliştiğini,nasıl büyüdüğünü midesiz kocası ile keşfeder .Çocukluktan kadınlığa geçişi en keskin hali ile yaşar kendi içinde.Henüz bu geçiş evresini tamamlamamışken kucağında bir çocuk belirir sanki kendi pek bi büyümüş
Broşürde eğitimcilere yönelik olarak “cinsel istismardan şüpheleniyorsak ne yapmalıyız” sorusuna “Hem bir eğitimci olarak hem de çocuğun size güvendiği kişi olarak; bir an önce şüphelerinizi gerekli yerlere bildirip başvuru yapmalısınız” uyarısı yapılıyor. *Çocuğa yardım etmek istiyorsanız; bir an önce
İftirayauğrayan kişinin bu açıdan tazminat davası açması mümkündür. Türk Ceza Kanunu bakımından iftira suçunun basın yayın yoluyla işlenmesi de suç sayılır. Bu basın yayın ortamına internet ortamı da dahildir. Basın yayın yoluyla işlenen iftira suçu aleni olması ve yetkili mercileri kendiliğinden harekete
rüyadatanımadığın birini tarafından iftiraya uğramak hayırlı ve sevindirecek haberler almaya, yatağı bozmak ve düzenin bozulması keyffnizi kaçıracak kötü gelişmelere ve sıkıntıların artmasına işarettir. Rüyayı gören kadın ise isteklerine kavuşacağına ve bol kısmetinin olacağına alamet eder.
kg0e2x. Giriş Tarihi 1050 Son Güncelleme 1056 Antalya'nın Manavgat ilçesinde yaşayan Meryem Demir'in "Eşim beni biri otizmli 3 çocuğumla bırakıp, terk etti. Yetkililerden yardım istiyorum" sözlerine, boşanma aşamasında olduğu Mehmet Emin Demir tepki gösterdi. Mehmet Emin Demir, "Küçük kızım daha birkaç gün öncesine kadar benim yanımdaydı, 7 yaşındaki otizmli oğlumuzun tedavisi için onları Manavgat'a ben getirdim. Oğlumu kreşe ben yazdırdım ama annesinin davranışları sebebiyle kreşten çıkarıldı. Ben onları ne parasız ne de yiyeceksiz bıraktım. Asıl iftiraya uğrayan benim" dedi. Manavgat'ın Sarılar Mahallesi'nde yaşayan Meryem Demir, yaptığı açıklamada, 11 ay önce kendilerini ilçeye getiren eşi Mehmet Emin Demir'in başka kadınlar için kendilerini terk ettiğini, biri otizmli Yunus Emre 7 olmak üzere 3 çocuğunu 10 aydır görmediğini, onlara bir ekmek bile getirmediğini, Yunus Emre için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından verilen 1450 lira bakım parası dışında gelirleri olmadığını, aylık 900 lira ev kirasını veremediklerini, ev sahibinin kendilerini evden çıkarmak istediğini söyleyerek yetkililerden yardım istedi. 'ONLARI NE PARASIZ, NE DE YİYECEKSİZ BIRAKTIM' Meryem Demir'in boşanma aşamasındaki eşi Mehmet Emin Demir ise olayların Meryem Demir'in anlattığı şekilde olmadığını öne sürdü. Meryem Demir'in dayısının kızı olduğunu söyleyen Demir, 17 yıl önce annesinin, 'O, yabancımız değil, ben ihtiyarladığımda bana bakar' ısrarı üzerine akraba evliliği yapmak zorunda kaldığını anlattı. Bir süre sonra eşiyle aralarında sorunlar yaşamaya başladıklarını belirten Demir, ağabeyinin açtığı restoranda müdür olarak çalışmak üzere Manavgat'a geldiğini, müdür olması sebebiyle kâr ortağı olduğunu, ama sahibi olmadığını anlattı. Mehmet Emin Demir, "Boşanma aşamasındaki eşim Meryem Demir benim için 'çocuklarına bakmıyor' demiş. Ama küçük kızım daha birkaç gün öncesine kadar yanımdaydı, otizmli oğlumuzun tedavisi için onları Manavgat'a ben getirdim. Oğlumu kreşe ben yazdırdım ama annesinin davranışları sebebiyle kreşten çıkarıldı. Ben onları ne parasız ne de yiyeceksiz bıraktım. Asıl iftiraya uğrayan benim" dedi. 'HAKKINDA İŞ YERİNE YAKLAŞMAMA KARARI ALDIRDIK' Oğlunu Manavgat'a getirince bir kreşe gönderdiğini aktaran Mehmet Emin Demir, "Bir süre sonra Meryem Hanım benim kreşteki öğretmenlerle ilişkim olduğunu iddia etmeye başladı. Kreşteki öğretmenlere telefon açarak, ağza alınmayacak laflar etti, bir erkeğin dahi söylemeyeceği sözleri söyledi. Kreşte huzursuzluk çıkınca yöneticileri oğlumu çıkardı. Bunun üzerine evde kendisine çok ağır bir söz söyledim. Beni savcılığa şikayet ederek 3 ay evden uzaklaştırma aldırdı. Çalıştığım iş yerine gelerek her türlü rezaleti yaptı, burada cam çerçeve ne varsa kırdı. Kendisi hakkında iş yerine yaklaşmama kararı aldırdık" diye konuştu. '8-10 SEANS KADAR GELMESİ GEREKİYOR' Kreşteki yöneticilerin tavsiyesi uyarınca eşini bir psikiyatriste götürdüğünü söyleyen Mehmet Emin Demir, "Psikiyatriste gittiğimizde, doktor ilk görüşmeyi yaptıktan sonra bana, 'Meryem Hanım'ın 8-10 seans kadar gelmesi gerekiyor' dedi. Ancak psikiyatriste gitmeyi 'delilik' olarak nitelendiren Meryem Hanım bir daha gitmedi" dedi. 'ÇOCUKLARIMIN HER ZAMAN YANINDAYIM' Yaşadıklarının kendisi açısından dayanılmaz bir hal almaya başladığını ve eşinin sürekli kendisini başka kadınlarla birlikte olmakla suçladığını anlatan Demir, şöyle devam etti "Ben evliliğimde Meryem Hanım'ı hiç aldatmadım, evliliğimize sadakatimi korudum. Hep çocuklarımı düşünerek evliliğimi kurtarmak istedim ama olmadı. Yaşadıklarım kabus gibi olmaya başlamıştı. Boşanma davası açtım. Boşanma davası dilekçesinde Meryem Hanım'ın herhangi bir geliri olmadığı ve psikolojik durumu sebebiyle çocuklarına bakamayacağını bildiğim için çocukların velayetinin bana verilmesini istedim. Salgın nedeniyle duruşmalar ertelendi. Şimdi beni 10 aydır eve bir somun ekmek götürmemekle ve çocuklarımıza bakmamakla suçluyor. İnsan Allah'tan korkar. Küçük kızım bir süre öncesine kadar benim yanımda kalıyordu. Kardeşini özlediğini söyleyince onu gönderdim. Benim hakkımda evden uzaklaştırma kararı alana kadar zaten o evde yaşıyordum. Uzaklaştırma kararı aldıktan sonra benden para istedikleri zaman sürekli verdim, bazen eve gönderdim, bazen de buraya geldiler yine verdim. Ben çocuklarımın her zaman yanındayım. Küçük kızım zaten benimle, büyük kızım ve 7 yaşındaki otizmli oğlum sosyal hizmetler görevlisinin raporu olduğu için onun yanında. Ben her zaman çocuklarımın yanındayım." 'DEFALARCA BU İŞ YERİ HAKKINDA ŞİKAYETTE BULUNDU' Açtığı boşanma davasının ardından eşinin kendisini ve çalıştığı iş yerini kötülemek amacıyla sahte sosyal medya hesapları açtığını, müşterilere özelden birçok mesaj yazdığını savunan Demir, "Meryem Hanım, defalarca bu iş yeri hakkında şikayetlerde bulundu. İş yerine jandarma geldi, diğer kurumlardan görevliler geldi. Hatta bir defasında jandarmayı ısrarla 'kumar oynatıldığı' iddiasıyla aramış. Gecenin bir yarısı birçok jandarma burayı bastı. Allah'tan geç vakitti ve içeride müşteri yoktu. Gelen komutan bana kumar oynattığımız yönünde ihbar olduğunu söyleyince ben de kendisine, 'Komutanım, biz iş yerimizde içki bile satmayız, ne kumarı?' diye cevap verdim. Yine de her yere bakıp tutanak tutup gittiler" dedi. Mehmet Emin Demir, eşi hakkında boşanma davası haricinde de iş yeriyle ilgili 3 ayrı davanın bulunduğunu sözlerine ekledi.
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği CİSED Adana Şube Başkanı Uzm. Dr. Taner Canatar, Türkiye'de evliliklerinde tecavüze uğrayan kadın sayısının her geçen gün arttığı uyarısında bulunarak, bu durumun asla kabul edilemeyeceğini söyledi. Kadınların hukuksal alandan ekonomik alana, ev hayatından gündelik hayata kadar birçok sorun ve sıkıntı ile karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Canatar, Türkiye'de kağıt üzerinde yapılan değişikliklere rağmen, pratikte kadınların gündelik hayatlarında ayrımcılığa ve şiddete maruz kaldığı gibi erken yaşta evlendirilip, evliliklerinde de tecavüze uğradığı yorumunda bulundu. Canatar, "Bu nedenle kadını yok sayan, ona şiddet uygulayan veya onu bir meta olarak algılayan tüm zihniyete karşı yılmadan mücadelenin sürdürülmesi gerekiyor. Evlilik içi tecavüz, ayrımcılık ve kadına yönelik şiddetti meşru gören tutum ve davranışlar asla kabul edilemez. Ancak ne yazık ki, Türkiye'de evliliklerinde tecavüze uğrayan kadınların sayısı her geçen gün artıyor" dedi. 'Tecavüz' kelimesinin anlamının, her ne kadar 'zorla cinse ilişki kurmaya çalışma' veya 'cinsel ilişkiye zorlanma ve saldırı' olarak bilindiğini kaydeden Canatar, buna rağmen tecavüz etme ya da tecavüze uğrama eylemlerinin tanımının eksik olduğu yorumunda bulundu. Canatar, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de aynı yatakta uyumalarına rağmen, eşi ya da erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğrayan çok fazla kadın olduğunu dile getirdi. Taner Canatar, açıklamasını da şöyle sürdürdü "Karşılıklı uzlaşmayı içermeyen, vücuda zarar verme tehdidi ve güç kullanılarak yapılan oral, anal veya vajinal ilişki olarak tanımlayabileceğimiz evlilik içi tecavüzler genellikle 'tamamen yıkıcı tecavüz, güç amaçlı tecavüz ve patolojik tecavüz olmak üzere üç şekilde gerçekleşir." "ERKEK CİNSELLİĞİ BİR CEZALANDIRMA ARACI OLARAK KULLANIR" Tamamen yıkıcı tecavüzde erkeğin temel amacının; cinsel ilişki ve doyum değil, karısını her açıdan yıkmak, sarsmak ve öfkesini kusmak olduğunu ifade eden Canatar, erkeğin cinselliği bir cezalandırma aracı olarak kullandığı gibi tecavüzün, kadının uğradığı fiziksel ve duygusal şiddetin devamı niteliğinde olduğu bilgisini verdi. Güç amaçlı tecavüzde fiziksel bir şiddet olmadığını, buradaki amacın ise, erkeğin eşi üzerindeki güçlülüğünü ona cinsel olarak gösterme çabası olduğunu vurgulayan Canatar, "Bu tecavüz türü karısının cinsel ilişkiyi istememesi ya da reddetmesi durumunda, erkeğin zorla cinsel ilişkiye girmek istemesidir" ifadesini kullandı. Patolojik tecavüzün; cinsel ilişki şiddet içerikli ve olağandışı olduğunu ifade eden Canatar, "Bu erkekler çoğunlukla hayat kadınları ile olan ilişkilerinde bunu daha rahat ve sınırsızca yapma eğilimindedir. Örneğin; izleyebilmek için karısının başka bir erkekle ilişkiye girmesini istemesi, eşini grup seks yapmaya zorlaması, cinsel ilişkiyi çocuklarının önünde gerçekleştirmesi, sado-mazoşist içerikli cinsel ilişkiler yaşamak istemesi patolojik tecavüz grubunun içinde yer almaktadır" dedi. "TECAVÜZE UĞRAYAN KADIN MUTLAKA UZMANA DANIŞMALI" Evliliğinde tecavüze uğrayan kadınların yaşadıklarının bir terapist tarafından ele alınmasının ve çözümlenmesinin önemli olduğunun altını çizen Canatar, evliliğinde karşılaştığı tecavüzün, kadının yaşantısını olumsuz etkilediğini, evlilik ya da birliktelik sürecinde maruz kalınan tecavüzler de tıpkı diğer tecavüzlerde olduğu gibi kurbanda; cinsel isteksizlik, kendisine ve partnerine olan saygısını kaybetme, cinsel işlev bozuklukları, yoğun korku, kaygı ve endişe, beslenme ve uyku bozuklukları, depresyon, intihar eğiliminin yanında cinsel yönden eksik olduğu düşüncesi gibi olumsuz duygu ve sonuçlara yol açabileceğini anlattı. Evlilikteki ya da birliktelikteki tecavüzün önlemesi için toplumun her kesimine, sivil toplum kuruluşlarına, devlet kurumlarına ve medyaya görevler düştüğünü vurgulayan Taner Canatar, şöyle devam etti "Birliktelikteki ya da evlilikteki cinsel şiddet, tecavüz ve saldırganlığı durdurma öncülüğü ve sorumluluğu kadına aittir. Öncelikle kadının, zihnindeki tecavüz tanımını değiştirmesi, cinselliği bir görev olarak görmemesi, cinselliğin zorlamayla olamayacağını anlaması ve anlatması, sevgi, arzu, haz, şefkat ve bütünlüğün cinselliğin birer parçası olduğunu bilmesi ve öğretmesi, korku, kaygı ve suçluluk duygularının ortaya çıkmasına neden olan cinselliğin sağlıksız bir cinsellik olduğunu özümsemesi ve özümsetmesi gerekiyor.'' Diğer Sağlık ve Beslenme Haberleri için tıklayın
“Bir kimse, bir müminde olmayan bir şeyi ona isnat ederseiftira ederse, yaptığı iftiranın cezasını çekmeden Allahü teâlâ onu koyduğu Cehennemden çıkarmaz.” Ebu Davud, Akdiye, 14; İbn Mace, Eşribe,4 Başka bir hadis ise şöyledir “..Kim karalamak gayesiyle bir müslümana bir iftira ederse Allah o kimseyi bu söylediği sözler in vebâlinden tamamen temize çıkıncaya kadar cehennem köprüsü sırat üzerinde bekletir.” Ebu Davud, Edeb, 36 Hadisin Arapça metni, sorudaki tercümeye izin vermez. Hadisin şerhleri de bunu bu tarzda açıklamışlardır. “Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.” Bu hadisin zahir ifadesine göre, başkasına iftira etmek kul hakkı olduğundan böyle bir suç işleyen kimse cehennemde cezasını çekmeden kurtulamaz. Bu ifadeler genel olarak kul hakkı ile ilgili hadislerin ifadeleriyle örtüşmektedir. Kadı Iyaz gibi bazı alimlere göre, hadisin manası, iftira eden kimse tövbe edip kul hakkından çıkmadığı sürece böyle bir cezaya çarpılması mukadder olacaktır. bk. Avnu’l-Mabud, ilgili hadisin şerhi Ancak, bu gibi hadis ifadelerin, irşad ve uyarı üslubu ile ortaya konulduğunu unutmamak gerekir. Yani bu ceza, adalet prensibine göredir. Ve bunun başka bir çıkış yolu belirtilmeden mutlak olarak zikredilmesi, kul hakkına karşı insanların çok dikkatli olmalarını hedefleyen bir ifade tarzıdır. Yoksa, Allah dilerse hak sahibi olan mağdur adamı razı edip haksız adamı cehenneme koymadan da cennete götürebileceğine dair sahih hadisler vardır. bk. et-Terğib ve’t-Terhib, 3/309; Kenzu’l-ummal, h. no 8863 Not Hafız Heysemi, Taberani ve Ebu Yala’nın rivayet ettiği bu hadisin senedinde yer alan el-Musenna b. es-Sabah, alimlerin cumhuruna göre rivayetlerine itibar edilmemektedir. bk. Mecmau’z-Zevaid, 5/70 Fakat, İbn Mace ve Ebu Davud’un yaptığı rivayetin senedinde söz konusu adam yoktur. Onun için bu hadise sahih denilebilir. İftira son derece kötü ve tahribedici bir hadisedir. Hem iftirayı yapan ve hem de kendisine iftira edilen kimse için oldukça rahatsız edici bir tutumdur. Iftira sonucunda insanlar arasındaki sevgi ve dostluk bağları zayıflar; dayanışma gücü ortadan kalkar. insanlar birbirine güven duymaz olurlar. Bu güvensizlik, bir toplumun sosyal hayatını tamamen felce uğratan yıkıcı bir etki yapar. Iftira, toplumdaki güzellikleri yakıp bitiren bir ateş gibidir. İftira, toplumda adaletin tam olarak etkisini kaybettiği zamanlarda yaygınlaşabilen bir sosyal ve ahlâkı hastalıktır. Çünkü adaletsizlik ve takipsizlik, kötü fiillerin yaygınlaşmasına ve artmasına yol açan bir başıboşluğa sebep olmaktadır. İslâm`da iftira konusu, üzerinde oldukça fazla durulan bir konu olmaktadır. Çok sayıda ayet-i kerime, iftira`nın özelliğinden ve onun Allah`ın nezdinde sevilmeyen ve hatta yerilen bir davranış olduğundan bahsetmektedir. İftiranın en ağırı namus üzerine atılan iftiradır. Bunu, Hz. Âîşe ile ilgili olarak “Ifk”* olayında görmekteyiz Olay özet olarak şöyle cereyan etmiştir Hz. Peygamber ashab-ı kirâmla sefere çıkarken, kura ile belirlenen bir eşini de beraberinde götürürdü. Bu usulle, Mustalıkoğulları Gazâsına da Hz. Âîşe katılmıştı. Konaklama yerinde, devenin üzerindeki gölgelikten mahfel tuvalet ihtiyacı için çıkan Âîşe dönüşünde gerdanlığını düşürdüğünü farketmiş, aramak için yeniden çıkmıştır. Bu sırada ordu yola çıkmış, Hz. Âîşe, devenin üzerindeki gölgeliğin içinde zannedilmiştir. Dönüşte unutulduğunu anlayan Hz. Âîşe, orada beklemiş, ordunun arka gözcüsü Safvân b. Muattal O`nu devesine bindirerek yolda orduya yetiştirmişti. Münâfıkların reisi Abdullah b. Ubey ve arkadaşları bunu fırsat bilerek Hz. Âîşe`ye zina iftirasında ifk bulundular. Bir aydan fazla bir süreyle bu dedikodu Medîne`de dolaştı. Hz. Peygamber ve Âîşe validemizin yakınları bu olaya çok üzüldü. Daha sonra Hz. Âîşe Nûr sûresindeki şu ayetlerle temize çıkardı “O uydurma haberi getirip iftira ifk atanlar, içinizden bir topluluktur. Onu kendiniz için bir ser sanmayın, bilakis o, sizin için hayırdır. Iftirada bulunanlardan her birinin kazandığı günaha göre cezası vardır. Onlardan günahın en büyüğünü yüklenene de büyük bir azap vardır.” “İftirayı işittiğiniz zaman, mümin erkeklerin ve mümin kadınların, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulunup da “Bu apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi?“ “Bir de dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki, bu şahitleri getiremediler, o halde onlar, Allah nezdinde, yalancıların da kendileridir“ “Eğer Allah`ın lütuf ve merhameti, dünyada ve ahirette üzerinizde olmasaydı, yaydığınız fitne yüzünden, size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.” “Siz o iftirayı dilinize dolamıştınız. Hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığınız şeyi ağzınızla söylüyor ve onu önemsiz birşey sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah nezdinde büyük bir günahtır “ “O asılsız sözü duyduğunuz zaman “Bunu konuşmak bize yakışmaz. Haşa! Bu büyük bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi?” en-Nûr, 24/1116. Hz. Peygamber inen bu ayetleri tebliğ ettikten sonra; “Ya Âîşe, Allah`a hamd et. Allah seni, iftiracıların isnadından kesin olarak berî kıldı” buyurdu. Bunun üzerine Âîşe nin annesi “Kızım, kalk da Resulullah teşekkür et” deyince, Hz. Âîşe; “Hayır kalkmam ve yalnız Allah`a hamdederim” diye cevap verdi bk. Buhârî, Tefsîru Sûre, 24/6, Meğâzi, 12, 32, 34, Şehâdet, 2, 15, Eymân, 13, 18, I`tisâm, 28, Tevhîd, 35, 52; Müslim, Tevbe, 56; Ebû Dâvud, Salât, 122; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 194, 195, 197; Kamil Miras, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, Ankara 1984, VIII, 73-97. İftira eden kimse, bununla amacına ulaşamaz ve sonunda dünyevî ve uhrevî bakımdan kendisi zararlı çıkar. Nebî “İftira eden kimse zarara uğramıştır” Ahmed b. Hanbel, I, 91 buyurur. İffetli bir kadına zina isnadında bulunup da bunu dört erkek şahitle ispat edemeyen bir kimse kazıf cezasına çarptırılır. Bunlara ceza olarak seksen değnek vurulur ve bundan sonra şahitliklerine güvenilmez bk. en-Nûr, 24/4; “kazf” mad.. Zina isnadında bulunan kimse kadının kocası olur ve dört şahitle bunu ispat edemezse “mulâane” yoluna başvurulur 24/6-9; “Liân” mad.. En ağır iftirayı atan kimse bile sonradan pişmanlık duyar ve durumunu düzeltirse Cenâb-ı Hakkın mağfiretine nail olabilir en-Nûr, 24/4-5. Günümüzde fertlerin birbirine iftirası yanında basın ve yayın yoluyla da iftiralar yapılmaktadır. Namus, iffet, haysiyet ve zimmet üzerindeki bir iftira ne kadar çok yayılırsa, iftiracının sorumluluğunun da o nisbette artması tabiidir. Ayette şöyle buyurulur “Mümin erkek ve o kadınlara işlemedikleri bir günahla eziyet edenler onlara iftira atanlar, doğrusu açık bir günah yüklenmişlerdir” el-Ahzab, 33/38 Kaynak Sorularlaislamiyet
Bu haber 18 Eylül 2020 - 1815 'de eklendi ve kez memurlarının, görevleri nedeniyle veya görevleri sırasında çeşitli şekillerde iftiraya uğradığı durumlarla da nedeniyle veya görevleri sırasında Devlet memurunun uydurma bir suç isnadına ve iftiraya uğraması halleriyle ilgili olarak Anayasa ve kanunlarla çeşitli düzenlemeler yapılmış olup, iftiraya uğradığı anlaşılan memurun korunması için idareye de bazı görevler uğrayan memurun korunmasına yönelik bazı düzenlemeler1982 Anayasasında; kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı, bu görev ve hizmetin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılan isnatlardan dolayı açılan hakaret davalarında, sanığın isnadın doğruluğunu ispat zorunluluğundan söz edilmiştir. madde 39**657 sayılı Devlet Memurları Kanununda; Devlet memurları hakkındaki ihbar ve şikayetlerin, garaz veya mücerret hakaret için uydurma bir suç isnadı ile yapıldığının ve soruşturma veya yargılama sonucunda bu isnadın sabit olmadığının anlaşılması durumunda, merkezde bu memurun en büyük amirinin ve illerde valilerin isnatta bulunanlar hakkında kamu davası açılmasını Cumhuriyet Savcılığından isteyecekleri hüküm altına alınmıştır. madde 25**4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunda; memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkındaki ihbar ve şikâyetlerin ihbar veya şikâyet edileni mağdur etmek amacıyla ve uydurma bir suç isnadı suretiyle yapıldığının hazırlık soruşturması veya yargılama sonucunda anlaşılması durumunda, haksız isnatta bulunanlar hakkında Cumhuriyet başsavcılığınca resen soruşturmaya geçileceği belirtilmiştir. Ayrıca, haksız isnada uğradığı ortaya çıkanların, kamu davası açılması için Cumhuriyet başsavcılığına başvurma ve haksız isnatta bulunanlar hakkında genel hükümlere göre tazminat davası açma haklarının da saklı olduğuna hükmedilmiştir. madde 15İftiraya uğrayan memur nasıl korunur?Konuyla ilgili yasal düzenlemelere göre, yapılan soruşturma veya yargılama sonucunda memurun iftiraya uğradığı ortaya çıktığında;**Merkezde bu memurun en büyük amiri illerde ise vali, isnatta bulunanlar hakkında kamu davası açılmasını Cumhuriyet Savcılığından ister.**Memur hakkındaki isnadın 4483 sayılı Kanun kapsamındaki konulara ilişkin olması halinde, haksız isnatta bulunanlar hakkında ilgili Cumhuriyet başsavcılığınca re’sen soruşturmaya geçer.**İlgili memur, kamu davası açılması için Cumhuriyet başsavcılığına başvurarak haksız isnatta bulunanlar hakkında genel hükümlere göre tazminat davası açılmasını karşı korunmayan memur neler yapabilir?Kamu görev ve hizmetlerinin yerine getirirken isnat ve iftiraya uğrayan memurun korunması konusunda idareye verilmiş olan görevin idare tarafından kendiliğinden yerine getirilmesi gerekir. Asılsız suç isnadına veya iftiraya uğradığı anlaşılan memuru korumayan idarenin hizmet kusuru işlediği gerekçesiyle cezai yaptırımla karşılaşması da yandan, isnat ve iftiraya uğrayan memurun korunması için kurumunun gerekli işlem ve eylemleri yapmaması durumunda, memurun kurumu aleyhine tazminat davası açması da mümkündür. Bu kapsamda, açılan çeşitli davalarda idari yargı yerlerinin, memurun isnat ve iftiraya karşı korunması gerektiğinden hareketle, koruma konusunda gerekli işlemleri yapmayan kurumlar aleyhinde Kararlar verdiği de görülmektedir.
Nefret olayını normal karşılıyoruz ama paraları yakmak neyin nesi?” diye de öyle düşündüm ve ayrıntılarını merak okuyunca ne düşüneceksiniz?BİR TRAFİK KAZASIElindeki Hürriyet Gazetesi ile birlikte odama giren, düzgün giyimli hanımefendi sordu- Eşi ve kocası ölen dul kadınlara aylık bağlanması ile ilgili yazılarınızı okudum. Babam 5 yıl kadar önce ölmüştü ve memur emeklisiydi. Bir ay önce bir trafik kazasında ölen eşim ise üst düzey kamu görevlisiydi. Ev hanımıyım. Her ikisinin de ücret dökümünü getirdim. Bu durumda, bana aylık bağlanması nasıl olur?- Babanız ve eşiniz, devlet memuru olduğu için her ikisinden de size maaş bağlanamaz. Bu durumda, en yüksek olan aylığı seçmeniz daha anlamlı. Babanızdan lira civarında, eşinizden ise lira civarında bir aylık bağlanır. Bu durumda, eşinizden bağlanacak aylığı seçmeniz daha TL’Yİ SEÇİYORKadın, anlattıklarımı dikkatle dinledikten sonra, başını sallayarak;- Hayır, babamdan bağlanacak aylığı tercih edeceğim dedi. İnanılır gibi değildi. Dayanamayıp nedenini sorduğumda, aldığım yanıt ilginçti;- Kocam trafik kazasında öldü. Kaza geçirdiğinde, yanındaki genç kadın da öldü. Meğer beni aldatıyormuş ve yıllardır onunla berabermiş! Ölümüne değil, o kadınla beni aldatmasına üzüldüm. Şimdi, beni aldattığı için nefret ettiğim eski kocamın yüksek aylığını almaktansa, babamın düşük aylığını tercih ederim. dedi ve teşekkür edip gitti..Sonra.. SGK’dan araştırdım. Ölen kocasına kızdığı için babasından daha düşük aylık bağlatmayı tercih eden çok kadın varmış!Kızların babası ölürseÖlen babası SSK’lı veya Bağ-Kur’lu olan, kendisi de SSK’lı veya Bağ-Kur’lu olarak çalışan bekâr veya dul kadına, babasından “yetim maaşı” babası Emekli Sandığı mensubu kamu görevlisi olan, kendisi de SSK’lı olarak 20 bin lira aylıkla çalışan ya da Bağ-Kur’lu olarak beş yıldızlı bir otelin sahibi veya fabrikatör olan bekâr veya dul kızına ise, “yetim maaşı” bağlanıyor!Hayret değil hayretten de öte bir şey!..TavaKarı-koca kahvaltı yaparken, kadın bir anda elindeki tavayı kocasının kafasına geçirir. Ne olduğunu anlamayan kocası şaşkınlıkla durumu sorar. Kadın “Dün pantolonunu yıkarken içinde, üstünde Çiğdem yazan bir kağıt buldum.”Bunun üzerine kocası “Karıcım o geçen gün üzerine bahis oynadığımız atın ismiydi” der. Bu açıklamayı yeterli bulan kadın pürneşe içinde kahvaltısına devam gün sonra yine kahvaltıda bu sefer daha büyük bir tava ile kocasının kafasına öyle bir vurur ki koca birkaç dakika kendinden geçer. Ayılınca karısına öfkeli bir şekilde “Yine ne oldu?” diye sorunca kadın cevap verir;“Ne olacak... dün telefonla senin at aradı ve seni sordu!..”Çikolata ve köpeklerÇikolatanın köpekleri öldürdüğü doğrudur. Kalbine ve sinir sistemine zarar verir. Yarım kilo çikolata küçük bir köpeği ve annesiBir erkek, geç saate kadar eve gelmeyinceKARISI; “Bu saate kadar niye gecikti? Acaba bir trafik kazası mı geçirdi yoksa bir kadınla mı beraber? İnşallah birincisidir” diye ise;“Oğlum bu saate kadar niye gecikti? Acaba bir trafik kazası mı geçirdi yoksa bir kadınla mı beraber? İnşallah ikincisidir” dermiş!..Günün sözüKadın ya sever ya da nefret eder, ortası
kocası tarafından iftiraya uğrayan kadın ne yapmalı