0. 125. Muallim Naci, şair ve yazar (İstanbul 1850-ay.y. 1893). Asıl adı: Ömer. Varna’da medrese öğrenimi gördü; Varna Rüştiyesi’nde görev aldı (1867). Babasının saraçlık esnaflığından sağladığı geçimi kendisi elde ettiği için olmalı Nací (necat bulmuş, kurtulan, selâmete kavuşan) mahlasıyla şiire
IGNaci'ni fransızcadan n türkçey manzuem ve mansu tercemelerİnr e Terceme dair, mecmuasında Muallim Naci ve adl Terceme makalemizdı verilmiştie bilgi r 22 {Say, 10 ı İkiaciteşrin 1913). " Renaizâd Zemzeme,-\.,e Ekrem sî, 58. 13 Salâhı Muallim, Naci, Abdülha s.- 39. k Hâmid, Recaizâde Mahmısd Ekrem'e Türkiyat Mecmuas — 1ı1
1. Osmanlı Şairleri (İstanbul 1307). Mecmûa-i Muallim’de yirmi altı divan şairinin hayat hikâyesini yazan Nâci bunlardan on üçünü bu eserinde bir araya getirmiştir. Kitap, aynı dergide çıkan diğer yirmi beş biyografinin ilâvesi ve Esâmî ile birlikte Cemal Kurnaz tarafından yeni harflerle neşredilmiştir (Ankara 1986).
İlkşiir kitabı "Ateşpare" 1883 yılında İstanbul'da yayınlayan Muallim Naci, bu kitap ile ünlendi ve ismini duyurmayı ESERLERİ: Eleştiri. Muallim (1887) Demdeme (1886) Oyun. Heder
PDFindir Muallim Naci Kimdir Hayatı Biyografisi Edebi Kişiliği Hakkında Kısaca Bilgi (1850 -1893) Tanzimat Dönemi’nde yaşamasına rağmen divan edebiyatı anlayışını savunmuş, eski edebiyat ile yeni edebiyat taraftarlarının lideri olmuştur. Recaizade Mahmut Ekrem’in “kulak için kafiye” anlayışına karşı Muallim Naci, “göz için uyak” anlayışını
3G1XMOp. MUALLİM NACİ 1850-1893HAYATIMuallim Naci 1850’de İstanbul’da doğdu. Babası saraç ustalarından Ali Efendi’dir. Asıl adı Ömer’dir. Giritli Aziz Efendi’nin Muhayyelat adlı eserinde okuduğu “Kıssa-yıNâcî” den etkilenerek “Nâcî” adını kendine mahlas seçmiştir. Babasının ölümü dolayısıyla gittiği Varna’da Arapça ve Farsçasını ilerletti. 1867’de Varna’daki Rüştiye’ye öğretmen oldu. Bir yandan da edebî bilgiler üzerine dersler alıyor Fransızcasını ilerletmeye çalışıyordu. Varna mutasarrıfı Said Paşa’nın özel ilgisine mazhar olan Muallim Nâcî, Said Paşa’nın özel kâtibi olarak Tolci’ye gitmiştir. Muallim Nâcî, Paşa ile Rumeli’de, Anadolu’da, Suriye’de ve Ege adalarında dolaştı, Paşa Hariciye Nazırı olunca da onunla beraber İstanbul’a geldi. Ahmet Mithat Efendi’nin kızıyla evlendi ve Ahmet Mithat Efendi’nin çıkardığı Tercüman-ı Hakikât dergisinin edebi kısmının idare etti. Daha sonra kayınpedri ile yaşadığı bir anlaşmazlık üzerine gazeteden ayrılarak Saadet, Mürüvvet gazeteleri ile Mirsad dergisinde çalıştı. Galatasaray Sultanisi ile Mekteb-i Hukuk’un edebiyat muallimliklerinde bulundu. 1891’de Abdülhamit tarafından vakanüvistliğe getirildi. 11 Nisan 1893’te geçirdiği bir kalp krizi sonucunda hayatını kaybetmiştir. Mezarı sultan Mahmut Türbesi’ KİŞİLİĞİMuallim Naci, eski edebiyata bağlı bulana şahsiyetlerin başında görünmekle beraber. , yeni edebiyatın örnek tuttuğu Fransız edebiyatına da yabancı kalmamıştır. Naci’nin eski edebiyata bağlı kalışının sebeplerinden birisi çevresinin eski edebiyata bağlı bulunan kişilerden oluşması ve kendisini de bu zümrenin başında bulmasından ileri Naci de diğer Tanzimat sanatçıları gibi edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir. Bunlara arasında onun en kuvvetli yönünü gösteren şüphesiz, şiirleridir. Naci’nin şiirlerinde eski ve yeni olmak üzere iki yön bulunmaktadır. Diğer Tanzimat şairlerinde de alışkanlık gereği eski edebiyatla şiire başlama ve eski edebiyatın unsurlarıyla şiir yazma özellikleri mevcuttu. Ancak Naci’de bu durum bir alışkanlığın gereği değil, bilakis bilinçli bir hareketin ve eskiyi yaşatma gayretinin bir sonucudur. Bu şiirlerinin sayısı yeni tarzda yazdığı şiirlerinden fazladır. Yeni tarzdaki şiirleri ise, onun yeniliğe yabancı kalmadığını ve bu vadide de başarılı eserler meydana getirebileceğini göstermesi bakımından önemlidir. Bu şiirlerinde nazım şekli, konu, dünya ve tabiat görüşü bakımından eskilerden ayrılır. o, Batı medeniyetinin inkâr ve ihmâl edilemeyeceğini anlamış ve Fransızcayı öğrendikten sonra Fransız edebiyatından çeviriler yapmıştır. Ancak Batı edebiyatıyla geç ilişki kurması onun bu edebiyata olan nüfuzunu sınırlı kılmıştır. O asıl nüfuzunu Doğu edebiyatı üzerine kurmuş, eski nazım tekniğine kuvvetle hakim Mahmut Ekrem ile Eski-Yeni TartışmasıMuallim Naci’nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayımladığı gazeller dil, teknik ve şiiriyet bakımından üstün şiirlerdi. Bu şiirler, Divan şiirinin öteden beri canlanmasını özleyen çevrelerce heyecan uyandırdı. Naci’nin tıpkı Divan şairleri gibi eski edebiyatın geleneklerine uygun söylediği “aşk” ve “şarap” şiirleri; bu şiirlerdeki edebî kültür ve nükteyi anlamayanlar ve artık yersiz bulanlarca ile eskiyi körü körüne savunanlarca birbirine zıt tesirler uyandırdı. Hatta bazı eski taraftarları, bu şiirlerin de tahriki ile hem böyle gazeller söylemeye hem de söylediklerini yaşamak gafletine düştüler. Bu vahim hata, eski edebiyatı kökünden yıkmak isteyenlere karşı büyük bir koz vermişti. Recaizade Mahmut Ekrem önce Üçüncü Zemzeme’de 1885 nispeten kapalı daha sonra Takdir-i Elhan’da açık açık Muallim Naci’ye hücum etti. Önceleri AbdülhâkHâmit’le birlikte Muallim Naci’yi takdir eden, ona şair-i mâder-zad anadan doğma şairdiyen, onun gazeline bir tahmis yazan ve Talim-i Edebiyat isimli eserinde onun şiirlerine yer veren Recaizademahmut Ekrem, şimdi Muallim Naci’yi küçük düşürmeye çalışıyordu. Bunun üzerine Muallim Naci, Recaizade’nin hücumlarına Saadet gazetesinde neşretmeye başladığı “Demdeme” adlı yazılarıyla karşılık ve Şiir DiliMuallim Naci, nesir dilinde kendi devri için büyük bir yenilik sayılabilecek ölçüde sade bir Türkçe kullandığı gibi nazmında da Türkçenin kusursuz ve berrak söyleyişlerine imza atmıştır. Şiirlerinin çoğunu kusursuz bir aruzla söylemiş ve bugün “Türk aruzu” olarak nitelenebilecek aruz anlayışının öncüsü olmuştur. Daha sonra Tevfik Fikret, Mehmet Âkif ve Yahyâ Kemâl bu yolda Muallim Naci’yi örnek alacaklardır. Daha 1880’de Said Paşa ile Doğu Anadolu’da gezerken söylediği “Dicle” şiiri o devir Avrupaî şiirin parlak örneklerindendir…Bir, gelir şöyle bir latif döner,Gidemez hep bir dönüş arz eder cihân-ı diğer,Her cihân başka bir de bir başka cûy-ı cûşânım,Nice vâdiden eyledim cereyân,Firkat-i bahr ile hurûşânım,Bende senden ziyadedir fezeyân!Feyâzanımtezâyüd ettikçeTuna cûş eyliyor hayâlimdeTunalaştın gözümde gittikçe………………………………………….Muallim Naci’nin belki de pek fazla dikkat edilmeyen yönlerinden biri de millî şuuru şiirlerinde yansıtmaya çalışmasıdır. Aşağıdaki şiiri, Mehmet Emin Yurdakul ile özdeşleşen “Ben bir Türk’üm” haykırışını ilk kez şiirde söylemek şerefi Naci’ye nasip olmuştur“Ben ki bir Türk’üm unutmam Caber’iTürk olan nimetşinas olmak yeri, gitsem mezar-ı Türk’e dek!” “Küçük Bir Mudhike” adlı manzum piyesi belki basit ancak bu alanda ün salmış Abdülhak Hamit’e örnek olacak kadar sade bir Türkçe ve konuşma diliyle ses ve söyleyiş bakımından Türkçenin berraklığı ve saflığını yansıtan önemli şiirlerinden biri de “Köylü Kızların Şarkısı” adlı şiiridir. “Tepeden nasıl iniyor bakınBu kızın nişanlısı şanlıdırYaradan nazardan esirgesinKoca dağ gibi bak fese ne güzel de alNe hoş belindeki morlu şalDemedim ya ben sana bak da kalO kadar da bakma şiire bakıldığında şairin Türkçe söyleyişteki ustalığı hemen göze Naci’nin şairliğinin bir diğer yönü de şiirlerinde yeniyi, tekniği teşvik edici söyleyişleridirÇıkın şu savma’adanzâhidân, cihânı görünNasıl güzel geçiyor âlemin zamanı, görünBilin batâlet ü gayret nedir, ne hâsıl ederBakın şimendifere bir de kârbânı görünÇalışmayıp oturanlarda zill ü ye’se bakınOturmayıp çalışanlarda izz ü şanı görün “Cihan lisânla döner!” derler, öyledir sevininNe irtikaa ediyor milletin lisânı görünsavma’a ibadet yeri, zâhidân aşırı sofular, batâlet işsizlik, kârbân deve kervanı, zill ü ye’s koyu ümitsizlik, izz ü şan değer ve şeref, lisân dil, irtkaa yükselme Bu mısraları okuyanlar Muallim Naci’nin nasıl “eski” taraftarı olabileceğine hayret edebilirler. Ancak Muallim Naci, kendisinden hemen sonra yetişen Mehmet Âkif gibi – Ya da Mehmet Âkif’in kendisinin yolunda yürüdüğü gibi- miskin miskin oturan İslam dünyasına serzenişi vardır ve Batı’nın bu anlamda örnek alınması gerektiğini düşünür. Yukarıdaki “şimendifer” ve “kârbân kervan” benzetmeleriyle de bu durumu üstü kapalı ifade etmiştir. Muallim Naci dini ve milli değerleri yaşamına tatbik etmiş Yahya Kemâl’in ifadesiyle “kökleri mazide olan âtî”yi yaşamında idealize etmeye çalışmış bir şair ve yazardır. Onun eskiliği, eskiyi körü körüne bağnazca savunmaktan ileri gelmez. O, eskinin birden bire atılmasına, binlerce yıllık birikim ve değerin bir “yenileşmek” namına silinip yok olmasına karşıdır. Bu sebeple “eski” ve “yeni”yi belirli ölçülerde şiirlerinde kullanmış, yetişme çevresi gereği eskiye biraz daha bağlı 1884-1886, Şerâre1885, Fürûzân 1886, Sünbüle1. Kısım 1890, Yâdigâr-ı Nâcî1896DüzyazıMuallim1896, Tercüman-ı Hakikat gazetesinde gazeteye gönderilen şiirlere yazdığı tanıtım yazıları ve eleştirilerle ilgili. Bu yazıların altına “muallim” adıyla düzeltme ve notlar yazdığı için bu mahlas şairin adı olmuşturYazmış Bulundum 1884, Tercüman-ı Hakikât’te yazdığı bazı yazılarını derlediği kitapDemdeme 1886, Recaizade M. Ekrem’in Zemzeme ve Takdir-i Elhan eserlerine karşı yazdığı yazılardan oluşan kitapIstılahât-ı Edebiyye 1889, yazı kuralları ve edebiyat terimlerinden bahseden kitabıOsmanlı şairleri 1890, Esâmî 1891 eski tezkireler biçiminde düzenlenmiş kitaplarıLugât-ı Nâcî 1904, Osmanlıca sözlükZâtü’n-nitâkeynyahûdİbn-iz-Zübeyr 1890, küçük manzum bir tiyatroHeder 1910, ölümünden sonra basılmış iki perdelik tiyatroÖmer’in ÇocukluğuSünbüle kitabının üçüncü bölümü olarak yayınlamıştır. Muallim Naci’nin anılarından oluşan kitabıdır.Bunların yanında Muallim Naci’nin irili ufaklı, derleme, çeviri, hatıra, tarih, eleştiri türünde birçok eseri ÖRNEKLERMÜNÂCÂTİlâhicihân-âferinzü’l-celâlimŞuhûd-i rubûbiyyetinde avâlimTemâsil-i erteng-i pür-hikmetindirKerîm ü kerem-dîde, mazlum ü zâlimHuzûrunda mahsul-i kalb ü lisânımHurûşân-sirişkim, perişân-mekaalimNe hâcet var izhâr-ı acz ü niyazaBütün iftikarım, bütün ibtihâlimMuammâ-yı dil bir garibaferîdeNe mecnûn ne âkil ne câhil ne âlimBilen varsa sensin nasıl nüshayım benBana verdi hayret gümüz-i meâlimNasıl i’timâdeyleyimmâ-sivâyaKi her bir demimdir dem-i intikalimBekaa yoksa dünyada ukbâda vardırBenim var mı yoktur demek ihtimâlimEder rûh-ı Nâcî şu ikrârıtekrârMasûnü’z-zevâlimmasûnü’z-zevâlimSenin lûtf-ı vâlânı gözler ümîdimSenin kurb-ı â’lânı özler hayâlimŞu halim olur belki gufrânıcâlibOlur belki gufrânıcâlib şu ahlim SünbüleKÖYLÜ KIZLARIN ŞARKISI 1“Tepeden nasıl iniyor bakınBu kızın nişanlısı şanlıdırYaradan nazardan esirgesinKoca dağ gibi delikanlıdır. 2Fese bak fese ne güzel de alNe hoş belindeki morlu şalDemedim ya ben sana bak da kalO kadar da bakma ziyanlıdır 3Ne kadar kızardın aman amanNeden öyle başına çıktı kan?Beri gel, bayılma a kız heman!Yüreğin de pek helecanlıdır 4Yakışıklıdır, seviyor cihânAnı ben de çok severim inanBenim olsa bâri şu kahramânOlamaz, ne çâre nişanlıdır. 5 Ne darıldın Ahmet’in oynaşı Darılır mı adama kardaşı Sana benziyor şu dağın başı Ne zaman bakılsa dumanlıdır. 6Somurtup oturma, darıl da gitBizi ihtiyâra şikâyet itBeni istemekte olan yiğitDaha şanlıdır, daha anlıdır. FürûzanGÖRÜNÇıkın şu savma’adanzâhidân, cihânı görünNasıl güzel geçiyor âlemin zamanı, görünBilin batâlet ü gayret nedir, ne hâsıl ederBakın şimendifere bir de kârbânı görünÇalışmayıp oturanlarda zill ü ye’se bakınOturmayıp çalışanlarda izz ü şanı görün“Cihan lisânla döner!” derler, öyledir sevininNe irtikaa ediyor milletin lisânı görünBiraz mülahazanız yok mu? Dinleyin, okuyunNe söylüyor ukalânın suhan-verânı görün!FürûzanGAZELBâb-ı ihsânın girilmez bir celâlet bâbıdırHalka-yı zülfün çıkılmaz bir belâ girdabıdırİftirâkın faslını yazdıkça eyler dil enînKilk-i hüzn-engîz gönlüm sâzının mızrabıdırSînemi bir cûşiş-i dâimlebî-ârâm edenBen de bilmem hangi hammârınşerâb-ı nâbıdırGamzeler her bir bakışta kasd-ı cân eylerse deŞekvâ-hân olmam, o ebrûlar rızâ mihrabıdır Gözlerim Nâci nasıl bigâne-yihâb olmasınGözlerinden gördüğüm yârin tegâfülhâbıdır ŞerâreGünümüz Türkçesiyleİhsan iyilik kapısı bir ululuk kapısıdır, girilmez. Zülüflerinin halkası da bir bela girdabıdır, o belaya düşen bir daha oradan çıkamazAyrılık faslını yazdıkça gönül feryat eder. Ayrılığın acısıyla hüzün koparan kalemim gönlümün mızrabı böyle durmaksızın coşturan hangi meyhanecinin şarabıdır her bir bakışta canıma kast etseler de ben bu durumdan şikâyetçi olamam. Çünkü o kaşlar bizim aşıkların Naci, gözlerim nasıl uykuya yabancı olmasın? Yârin gözlerinde gördüğüm gaflet yalancı Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi,2. Kenan Akyüz, Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi
MUALLİM NACİ 1850 - 1893 Tanzimat Edebiyatı’nın önemli şairlerdendir. Eski edebiyat geleneğine bağlı olan Muallim Naci, eski edebiyat- yeni edebiyat tartışmasında eski edebiyatı benimseyenlerin öncüsü olarak görülür. Muallim Naci, edebiyatımızdaki aşırı değişme dönemi içerisinde, tutumu iyi anlaşılmamış, yeni sanata düşman, eskiye sıkı sıkıya bağlı olarak görülmüştür. Onun, eski edebiyata bağlılığı, körü körüne bir bağlılık değildir. Şiirde eskiye bağlı kalarak yenilik yapma düşüncesindedir. Muallim Naci, “göz için kafiye” ilkesini benimser ve bu konuda Recaizade Mahmut Ekrem’le yaptığı tartışmalar ünlüdür. Recaizade Mahmut’un “Zemzeme” sine karşılık “Demdeme”yi kaleme almıştır. Muallim Naci, divan şiirinin etkisiyle yazdığı şiirlerinde Nedim ile Nabi’nin etkisindedir. Ancak yeniliklere de açıktır. Divan şiirini beğenmesine karşın onu gerçekçi olmadığı için eleştirir. Bu yüzden de birçok şiirinde gerçekçi tabiat tasvirlerine yer verir. Eski şiirin savunucusu olarak ünlenmesine karşın Batılı şiir tarzında da başarılı şiirler yazar. Aruzu kusursuz olarak Türkçeye uygular. Veznin ve kafiyenin, şiirin çekiciliğini artıran bir süs olduğunu belirterek bu unsurları kullanmanın mecburi olmadığını dile getirir. Buna rağmen şiirde vezin ve kafiyeyi başarıyla kullanır. Türkçenin kısa heceleri, ilk olarak Muallim Naci ile uzamaya başlar. Eski şiirin tadını duyan şair, mısralarını aksamayan güzel seslerle süsler. Onun Türkçe söyleyişteki etkin gücü, kendisinden sonra gelen Tevfik Fikret ve Mehmet Akif üzerinde etkisini gösterir. Bunu Mehmet Akif “Naci olmasaydı, Fikret de ben de olmazdık.” sözüyle açıklar. Muallim Naci’nin şiir dili, Türkçe sözcüklere yer verişi yönünden döneminin şairlerinden daha ileri düzeydedir. Muallim Naci’nin şairliğinin yanında, yazarlığı da önemlidir. Nesirleri yeni, sade ve düzgündür. Sade, basit ve konuşma diliyle yazı dili arasındaki ikiliği ortadan kaldırmaya çalışır. Nesir alanında güzel örnekler verir. Şiirin yanında eleştiri, anı, tiyatro, tarih, sözlük, edebiyat bilgileri alanında eserler vermiştir. Arapça, Farsça ve Fransızcadan çeviriler yapmıştır. Ateşpâre, Şerâre, Fürûzan Istılahat-ı Edebiyye Edebi Bilgiler
Muallim Naci Kimdir Hayatı Biyografisi Edebi Kişiliği Hakkında Kısaca Bilgi 1850 -1893 Tanzimat Dönemi’nde yaşamasına rağmen divan edebiyatı anlayışını savunmuş, eski edebiyat ile yeni edebiyat taraftarlarının lideri olmuştur. Recaizade Mahmut Ekrem’in “kulak için kafiye” anlayışına karşı Muallim Naci, “göz için uyak” anlayışını benimsemiştir. Aruz ölçüsünü kullanmıştır. Şiirlerini sade bir dille yazmıştır. Köyden söz eden ilk şiiri yazmıştır. Köylü Kızların Şarkısı Arapça, Farsça ve Fransızcadan çeviriler yapmıştır. Saadet ve Tercüman-ı Hakikat gazetelerinde divan edebiyatını canlandırmak için yazılar, şiirler yazmıştır. Muallim Naci’nin Eserleri Nelerdir Şiir Ateşpare, Füruzan, Şerare, Sümbüle, Yadigar-ı Naci Sözlük Lügat-ı Naci Anı Ömer’in Çocukluğu Eleştiri Demdeme l-ll-lll Tiyatro Heder Edebiyat Bilgileri lstılahat-ı Edebiye Divan edebiyatı hakkında bilgi verir. Edebi sanatları en iyi inceleyen bir kitaptır.
Muallim Naci Kitapları fiyatları ve özelliklerini karşılaştır kategori & marka ayrıştırması ile en uygun Muallim Naci Kitapları fiyat avantajını yakala! senin için 30 adet Muallim Naci Kitapları ürünü bulduk. Muallim Naci Kitapları kategorisinde en favori Eğitim, Edebiyat, Araştırma ,Tarih & Siyaset, Akademik, Çocuk ve Gençlik ve diğer kategorilerinden birini tercip edip filtre seçimleriyle birlikte Muallim Naci Kitapları mağaza fiyatları ve Muallim Naci Kitapları ürün özellikleri incele!
Muallim Naci kimdir? İşte ünlü Tanzimat dönemi şairi, Muallim Naci eserleri, Muallim Naci şiirleri, sözleri, özellikleri, edebi kişiliği ve Muallim Naci hangi akım hakkında tüm detaylar. Ünlü Türk yazar, şair, öğretmen ve eleştirmen Muallim Naci, 1850 yılında İstanbul’un Fatih semti’nde dünyaya gelmiş, Aruz veznini Türkçeye kusursuzca uygulamak için çalışmış bir Tanzimat dönemi şairidir. Muallim Naci asıl adı Ömer olup, babası Ali Bey annesi Fatma Zehra Hanım’dır. Muallim Naci, 7 yaşında iken babasının ölümü üzerine dayısının yanına Varna’ya gitti. Orada medrese öğrenimi gördü. Bir yandan da Arapça, Farsça, Fransızca ve hat öğrendi. “Hulusî” mahlasıyla yazılar yazdı. Varna Rüştiyesi’nde öğretmenlik yaptı. İlk şiirlerini “Nacî” mahlasıyla 1867’den başlayarak yazdı. Küçük yaşlardan itibaren şiire ilgi duyan Muallim Naci, dönemin önemli gazetelerinden biri olan Tercüman-ı Hakikat’e gönderdiği şiir ve yazılarla edebiyat dünyasına ilk adımlarını atmıştır. Sait Paşa’nın özel kâtibi olarak Rumeli ve Anadolu’nun birçok kentini dolaştı. İstanbul’a geldi. Memuriyetten istifa etti. Ahmet Mithat Efendi’nin önerisiyle Tercüman-ı Hakikat gazetesinde edebiyat sayfasını yönetmeye başladı. Muallim Naci, Ahmet Mithat Efendi tarafından Tercüman-ı Hakikat’i eski edebiyat yazılarının sözcüsü durumuna getirmekle suçlanınca istifa etti. Tercüman-ı Hakikat’ten sonra Şeyh Vasfi ve Necib Nadir ile birlikte İmdadü’l Midad adlı bir gazete çıkarırlar. Daha sonra sırasıyla Saadet, Teavün-i Aklami Mürüvvet gazetelerinde yazı hayatına devam etmiştir. Muallim Naci ayrıca tek başına 58 sayı Mecmua-i Muallim adlı bir dergi çıkarmıştır. Galatasaray Lisesi ve Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. Yaşadığı dönemde, Recaizade Mahmut Ekrem ekolüne karşı klasik edebiyatı savundu. Recaizade Mahmut Ekrem’in Zemzeme adlı şiir kitabına karşılık “Demdeme” adlı eleştiriyi kaleme aldı. Aruzu Türkçeye ustalıkla uygulamıştır. Servet-i Fünun sanatçılarını etkiledi. Şiirinin yanında edebiyat tarihi ve sözlük çalışmalarıyla da ilgi çekti. Sanatçı, daha sonraki yaşamında Yeni edebiyatı tümüyle kabullenecek ve Batılı anlamda başarılı edebiyat örnekleri verecektir. Muallim Naci, 13 Nisan 1893’te İstanbul’da 43 yaşında yaşamını yitirdi. Muallim Naci Edebi Kişiliği – Tanzimat sonrası Türk edebiyatının ikinci kuşağı içerisinde yer alan şair, yetişme tarzı ve zevk bakımından klasik edebiyat Divan edebiyatı anlayışı dairesinde yer almaktadır. – Ziya Paşa gibi klasik şiiri iyi bilen, özellikle şekil ve zevk bakımından bu edebiyata geniş olarak dayanan Muallim Nâci, tam anlamı ile klasik şiire bağlı kalmamıştır. – Sanat hayatının ilerleyen döneminde Batı edebiyatını tanıdıkça Batı tecrübesi ve Batılı anlayış çerçevesinde klasik şiiri yenileme çabası içerisinde değerlendirilmektedir. – 1883’te Ahmed Mithad Efendi’nin önerisiyle Tercüman-ı Hakikat gazetesinin edebiyat sayfasını yönetmeye başladı. – “Mesud-ı Harabî” takma adıyla yayınladığı aruzla yazılmış gazelleriyle ün yaptı. – 1884’te Ahmed Mithad’ın kızıyla evlendi. Kayınpederi tarafından Tercüman-ı Hakikat’i eski edebiyat yanlılarının sözcüsü durumuna getirmekle suçlanınca istifa etti. – Yazılarını, Saadet, Tarik, Mürüvvet, Mirsad, İmdadü’l Midad gazeteleriyle, kendi çıkardığı Mecmua-i Muallim dergisinde sürdürdü. – Galatasaray Lisesi ve Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat dersleri verdi. – Aruzla ve divan edebiyatının hemen her türünde yazdığı şiirler yüzünden eski edebiyatın temsilcisi sayıldı. Ama yeni edebiyata karşı çıkan, eskiyi savunan bir yazar olmadı, divan şiiri kurallarını da tam olarak uygulamadı. – Eleştirilerini dilbilgisi ve aruz kurallarına bağlı kalınması noktasında yoğunlaştırdı. – Recaizade Mahmut Ekrem ve çevresindeki genç şairlerle giriştiği tartışmalar, döneminde Türk edebiyatına yeni bir soluk getirdi. – Servet-i Fünun yazarlarını önemli ölçüde etkiledi. – Edebiyat tarihi ve sözlük çalışmalarıyla da ilgi çekti. – Victor Hugo, Sully Prudhomme, Alfred de Musset ve Emile Zola’dan Türkçe’ye çeviriler yaptı. Muallim Naci Eserleri Şiir 1883 – Terkib-i Bend-i Muallim Naci Ateşpare 1884 – Şerâre 1885 – Fürûzan 1889 – Sümbüle 1896 – Yadigâr-ı Naci ölümünden sonra Şeyh Vasfi tarafından ilk şiirleri ile gazete ve dergilerde kalmış şiirlerinin bir araya getirildiği eser Roman Mehmed Muzaffer Mecmuası Eleştiri Muallim, Demdeme I-II-III, Yazmış Bulundum. Anı Medrese Hatıraları, Ömer’in Çocukluğu. Sözlük Lügat-ı Naci. Araştırma Osmanlı Şairleri, İstilahât-ı Edebiyye Divan edebiyatı hakkında bilgi verir., Esâmi. Mektup Muhaberat ve Muhaverat, Şöyle Böyle, Mektuplarım. İntikad Oyun Heder, Musa Bin Ebi’l-Gazan yahut Hamiyet. Manzum Destanlar Gazi Ertuğrul Bey Dil Çalışmaları Lügat-i Nacî Kamus-i Osmanî Edebiyat-İnceleme Araştırma lstılahât-ı Edebîyye Muallim Naci’nin Eserlerine İlişkin Değerlendirmeler Ateş-pâre Divan edebiyatından uzaklaşan ve yeni edebiyat anlayışına yaklaşan şiirlerini, manzum öykülerini, çeşitli olaylara ilişkin yazılmış not niteliğindeki metinlerini içerir. Bu eser de Victor Hugo’dan ve Prudhomme’dan tercümeler de vardır. Şerare Divan şiiri tekniğine ve anlayışına bağlı olarak kaleme aldığı şiirlerinden oluşmaktadır. Füruzan Tıpkı Şerâre gibi Divan şiiri tekniğine ve anlayışına bağlı olarak kaleme aldığı şiirlerden oluşmaktadır. Sünbüle Nazım – nesir karışık bir yapıya sahiptir. Nesir kısmı “Ömer’in Çocukluğu” adını taşır. Nazım kısmı eski şiir anlayışıyla kaleme aldığı metinlerden oluşur. Yadigâr-ı Nâci Muallim Naci’nin ölümünden sonra Şeyh Vasfî tarafından derlenen şiirlerden oluşan eserdir. Musa Bin Ebu’l Gazan yahut Hamîyyet Manzum destan örneğidir. 226 beyitten oluşmaktadır. Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılışı sırasında büyük bir vatanseverlik ve kahramanlık örneği sergileyen Musa Bin Ebu’l Gazan’ın kişiliği etrafında meydana getirilmiş bir kahramanlık anlatısıdır. Gazi Ertuğrul Bey 356 mısralık bir metindir. Ertuğrul Bey’in hayatı etrafında ortaya konuşmuş bir trajedi denemesidir. Bu manzume, Abdülhamit tarafından ödüllendirilmiştir. Mehmed Muzaffer Mecmuası Roman türünde bir eserdir. İlginç bir yapısı ve hikâyesi vardır. Bu eserin çeşitli bölümleri toplam 74 sayfa başta dönemin önemli gazetelerinden biri olan Saadet olmak üzere çeşitli gazetelerde tefrika edilmiştir. Daha sonra 90 sayfalık bir bölüm ilave edilerek bu çalışma kitaplaştırılmıştır. Muallim Naci, bu eserini aslında sahaflardan satın alır. Eser; ezhâr-ı efkâr, ezhâr-ı efkârın menşei, ezhâr-ı efkârın güşâyişi olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Bu kitaptaki en ilginç bölüm ezhâr-ı efkârın menşei adıyla yer alan ikinci bölümdür. Bu bölümde Şeyh Galip’in hayatı anlatılmıştır. Ömer’in Çocukluğu Bu eser Sünbüle’nin bir bölümünü oluşturmaktadır. Muallim Nâci’nin 8 yaşına kadarki yaşamını anlatmaktadır. Demdeme Bu eser Recaizade Mahmut Ekrem’in Naci’ye hakareti içeren Üçüncü Zemzeme Mukaddimesi ve Tâkdîr-i Elhân’ına karşılık yazılmış eleştiri yazılarından oluşmuştur. Istılahât-ı Edebîyye Divan edebiyatı anlayışına bağlı belagat kurallarını ve edebi sanatları açıklayan bir eserdir. Bu eserinde edebiyat terimleri ile ilgili açıklamalar, tanımlamalar yapmıştır. Muallim Naci Şiirleri Münâcât İlâhî cihân-âferîn zü’l-celâlim Şuhûd-î rübûbiyyetinde avalim Temâsîl-i erteng-i pür-hikmetindir Kerîm ü kerem-dîde, mazlum ü zâlim Huzurunda mahsût-i kalb ü lisânım Hurûşân-sirişkim, perîşân-mekaalim Ne hacet var izhâr-ı acz ü niyaza Bütün iftikarım, bütün ibtihâlim Muammâ-yı dil bir garîb âferîde Ne mecnûn ne âkil ne câhil ne âlim Bilen varsa sensin nasıl nüshayım ben Bana verdi hayret gumûz-î mealim Nasıl i’timâd eyleyim mâ-sivâya Ki her bir demimdir dem-î intikaalim Beka yoksa dünyâda ukbâda vardır Benim var mı yoktur demek ihtimâlim Eder rûh-i Nâcî şu ikrarı tekrar Masûnü’z-zevâlim, Masûnü’z-zevâlim Senin lûtf-i vâlânı gözler ümîdim Senin kurb-i â’lânı özler hayâlim Şu hâlim olur belki gufranı câlib Olur belki gufranı câlib şu hâlim Gazel Gönlüme sâkîyi mi’mâr eyledim mey-hânede Allah Allah Kâ’be i’mâr eyledim mey-hânede Ol kadar çaktım ki tersâ-zâdegânın aşkına Berke döndüm neşr-i envâr eyledim mey-hânede Merkez-î feyzimde oldum müstakar hur-şîd vâr Encüm-i akdâhı seyyar eyledim mey-hânede Kâ’be-yî kuyun anıp nûş ettiğim sâgarları Zemzem-î eskimle ser-şâr eyledim mey-hânede Gel de cûş-â-cûşunu seyr eyle Mes’ûdî’lerin Başka bir âlem bedîdâr eyledim mey-hânede Kebûter Uçtukça hayâl-i yâr gözde Ârâma bulup medar sözde Şeh-dâne-yl dîde-yî terimle Meşgul olurum kebûterimle Bir öyle enîs-i cân bulunmaz Amma o da her zaman bulunmaz Terk eylemiş işte âşiyânı Hâkî iken olmuş âsumânî Baktıkça o sun’-i ber-kemâle Şâhîn-i kaza gelir hayâle Göklerde gezen o bâl-i menkuş Bir gün olacak zemîne mefrûş Hoşnûd musun bu ibtilâdan Bilmem ne usandın inzivadan Bir beyza içinde hayli eyyam Tenhâca kapandın ettin ârânv Âh olsa idim şu sırra vâkıf Nerden girip oldun anda âkit Çıktın büyüyüp fezâ-yı feyze Hatırda mı tenk-nây-ı beyza Geh arkadaşınla gâh tenhâ Hürrüm diyerek uçarsın amma Gâhî o nigâh-ı vahşet-âsâr Hiss ettiriyor ki bir gamın var Etmiş seni de karîn-î hayret Hürriyet içinde bir esaret Baksan görünür bu dâr-ı ibret Sayyâd ile saydtan ibaret Gördün mü bu dâm-gehte âzâd Bir damın esîri sayd ü sayyâd Âlem bu tarîke münseliktir Yekdîğeri sayda münhemiktir Bir gurk ana geldi oldu cellâd Av bekler iken av oldu sayyâd Bir başka cihan olunsa ibraz Etsek şuradan seninle pervâz Dünyâ nedir anmasak unutsak Âvâreyiz âşiyâna tutsak Köylü Kızlarının Şarkısı I Tepeden iniyor bakın Şu kızın nişanlısı şanlıdır Yaradan nazardan esirgesin Koca dağ delikanlıdır II Fese bak fese ne güzel de al Ne de hoş belindeki morlu şal Demedim ya ben sana bak da al O kadar da bakma ziyanlıdır III Ne kadar da kızardın aman aman Neden öyle başına çıktı kan Beri gel bayılma a kız heman Yüreğin de pek helecanlıdır IV Yakışıklıdır seviyor cihan Onu ben de pek severim inan Benim olsa bâri şu kahraman Olamaz ne çare nişanlıdır V Ne darıldın Ahmed”in oynaşı Darılır mı âdeme kardaşı Sana benziyor şu dağın başı Ne zaman bakılsa dumanlıdır VI Somurtup oturma darıl da git Bizi ihtiyara şikayet et Beni istemekte olan yiğit Daha şanlıdır daha anlıdır.
muallim naci eserleri ve özellikleri